Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
muhalefet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
muhalefet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Siz neyi test ediyorsunuz kardeşim?

Hiç yorum yok:
Milletin sabrını mı, daha ne kadar ayrışabileceğini mi?
Sizin kör çekişmelerinize ne kadar daha sabredeceğinizi mi? Taraftarlarınızın, fanatiklerinizin ne kadar olduğunu mu?

Sözüm iktidar ve muhalefet partilerine. Al birini, vur ötekine bir inatlaşmanın içine düşmüş iki parti, iki lider kör dövüşü yapıyor. Üstelik de "Cumhuriyet" gibi ortak bir değer üzerinden.

Neymiş Miting düzenleyecekmiş muhalefet, iyi bayramı mı buldunuz? Neymiş güvenlik sorunu varmış, istihbarat almış iktidar. İyi de senin görevin güvenlik tedbirleri almak değil mi? Artık rahatça bayram kutlamayacak mıyız?

Dahası bu tip kutlamalar eskiden protokol ve emrivakilik yüzünden hoş karşılanmazken, şimdi toplumsal bir destek buluyor. Bu halkla beraber kutlamaktan neden gocunuyorsunuz ki. Ya da muhalefet neden her kutlamayı provakosyana çevirmek zorunda hissediyor kendini.
 
Bizzat başbakan dahil, iktidardan her bakanın katıldığı toplantılarda organize olarak "yuh"landığı gözden kaçmıyor. Hoş bu hal muhalefet partisinin geçmişine bakıldığında çok da bilinmedik birşey değil. Bizzat başbakan dahil, iktidar partisi yetkilileri de "sKim dinlesin Hasanı" tarzında muhalefeti hiç bir konuda iplemiyor, dikkate almıyor.
 
Bir bayram kutlaması yaparken bile bu denli zıtlaşma varsa ülkede iktidar-muhalefet birbirine güvenmiyor demek ki. Ya da başka hesapları var herkesin. Neden birlikte organize olup bu bayramı bayram gibi değil de miting gibi kutlarız ki. 1 Mayıs'ı yıllarca kavgalı dövüşlü kutladıkta ne oldu? Cam çerçeve indirdik de ne oldu.
 
Şu görüntüler muhalefetin işine geliyor olabilir ama iktidara düşen bu oyunu bozmak değil midir? Olası güvenlik risklerine karşı kontrollü bir şekilde miting de düzenlenebilir di. Neden olmasın. Bir TÜSİAD toplantısında kuzu kuzu yanyana oturanların bir bayramda, hele "Cumhuriyet Bayramında" biraraya gelememesine ne demeli?

İktidar sahipleri, neden kendilerini yıpratmak için bu denli muhalefetin ekmeğine yağ sürüyor, ya da yangına benzin taşıyorlar şahsen anlamış değilim. Öte yandan Ana muhalefetin muhatap alınmamak yüzünden gözünün kör olması, ülkede yaşanan sıkıntıların çözümünde değil büyümesinde "taraf" olmasına yol açacak adımlar atması da afedersiniz ama "salakça" geliyor bana.

Bu millet bayrağına da bayramına da sahip çıkmasını bilir. Seçim meydanlarında ne "Cumhuriyet" düşmanlığı ne de "Cumhuriyet adına provakasyon yapmak" oy getirecektir. Bu toplumu gerdiğinizle kalırsınız. Yapmayın, etmeyin, bayramlara da bizlere de yazık etmeyin.

Gelin bayramları bayram gibi kutlayalım. Eskisinden daha güzel, daha coşkulu. Hep eleştirirsiniz ama bir 23 Nisan'da çocukların yaptığı kadar şu bayram kutlamasını koskoca adamlar beceremiyorsa, o çocuklara bir dahaki 23 Nisan'da koltuklarınızı temelli bırakın gidin efendiler...


Not: Bu ülkenin düşmanlarına bir yerleriyle bize gülme şansı veren her meclis, kapattığı sandığı darbe kapılarını ardına kadar açtığının farkında değildir. (Bkz. 12 eylül öncesi parlemento ve siyasi parti liderlerinin uzlaşmaz tutumları)

Milletin sabrını mı, daha ne kadar ayrışabileceğini mi?
Sizin kör çekişmelerinize ne kadar daha sabredeceğinizi mi? Taraftarlarınızın, fanatiklerinizin ne kadar olduğunu mu?

Sözüm iktidar ve muhalefet partilerine. Al birini, vur ötekine bir inatlaşmanın içine düşmüş iki parti, iki lider kör dövüşü yapıyor. Üstelik de "Cumhuriyet" gibi ortak bir değer üzerinden.

Neymiş Miting düzenleyecekmiş muhalefet, iyi bayramı mı buldunuz? Neymiş güvenlik sorunu varmış, istihbarat almış iktidar. İyi de senin görevin güvenlik tedbirleri almak değil mi? Artık rahatça bayram kutlamayacak mıyız?

Dahası bu tip kutlamalar eskiden protokol ve emrivakilik yüzünden hoş karşılanmazken, şimdi toplumsal bir destek buluyor. Bu halkla beraber kutlamaktan neden gocunuyorsunuz ki. Ya da muhalefet neden her kutlamayı provakosyana çevirmek zorunda hissediyor kendini.
 
Bizzat başbakan dahil, iktidardan her bakanın katıldığı toplantılarda organize olarak "yuh"landığı gözden kaçmıyor. Hoş bu hal muhalefet partisinin geçmişine bakıldığında çok da bilinmedik birşey değil. Bizzat başbakan dahil, iktidar partisi yetkilileri de "sKim dinlesin Hasanı" tarzında muhalefeti hiç bir konuda iplemiyor, dikkate almıyor.
 
Bir bayram kutlaması yaparken bile bu denli zıtlaşma varsa ülkede iktidar-muhalefet birbirine güvenmiyor demek ki. Ya da başka hesapları var herkesin. Neden birlikte organize olup bu bayramı bayram gibi değil de miting gibi kutlarız ki. 1 Mayıs'ı yıllarca kavgalı dövüşlü kutladıkta ne oldu? Cam çerçeve indirdik de ne oldu.
 
Şu görüntüler muhalefetin işine geliyor olabilir ama iktidara düşen bu oyunu bozmak değil midir? Olası güvenlik risklerine karşı kontrollü bir şekilde miting de düzenlenebilir di. Neden olmasın. Bir TÜSİAD toplantısında kuzu kuzu yanyana oturanların bir bayramda, hele "Cumhuriyet Bayramında" biraraya gelememesine ne demeli?

İktidar sahipleri, neden kendilerini yıpratmak için bu denli muhalefetin ekmeğine yağ sürüyor, ya da yangına benzin taşıyorlar şahsen anlamış değilim. Öte yandan Ana muhalefetin muhatap alınmamak yüzünden gözünün kör olması, ülkede yaşanan sıkıntıların çözümünde değil büyümesinde "taraf" olmasına yol açacak adımlar atması da afedersiniz ama "salakça" geliyor bana.

Bu millet bayrağına da bayramına da sahip çıkmasını bilir. Seçim meydanlarında ne "Cumhuriyet" düşmanlığı ne de "Cumhuriyet adına provakasyon yapmak" oy getirecektir. Bu toplumu gerdiğinizle kalırsınız. Yapmayın, etmeyin, bayramlara da bizlere de yazık etmeyin.

Gelin bayramları bayram gibi kutlayalım. Eskisinden daha güzel, daha coşkulu. Hep eleştirirsiniz ama bir 23 Nisan'da çocukların yaptığı kadar şu bayram kutlamasını koskoca adamlar beceremiyorsa, o çocuklara bir dahaki 23 Nisan'da koltuklarınızı temelli bırakın gidin efendiler...


Not: Bu ülkenin düşmanlarına bir yerleriyle bize gülme şansı veren her meclis, kapattığı sandığı darbe kapılarını ardına kadar açtığının farkında değildir. (Bkz. 12 eylül öncesi parlemento ve siyasi parti liderlerinin uzlaşmaz tutumları)

Erken geldiğim için, özür dilerim sevgilim

12 yorum:

Affedin
kızlar bu benim kusurum. Anlamadığım şeyler var. Zaman çabuk geçmiş. Ancak ucundan yakalamışız blog alemini. Uyum zorluğu yaşıyorum. Bakıyorum da bloglarda Alman'a verdim, Yunanla işi pişirdim türü yazılar var. Ayıplamıyorum. Gönül konacağı yeri kendi seçer, biliyorum. Bunları bizim kızlar mı yazıyor? Oh my god! diyorum.

Ee. benim gibi aklı evvel zamanda kalanlar bu şoku atlatamıyor haliyle. Biz ki "helga OH! dedi" ve Hans evlenmek için kamışı kestirip müslüman oldu" haberleri ile büyümüş bir ırkın ahfadıyız. Bize değen bi yer yok ama neden kendimi tuhaf hissediyorum bunları okurken bilemedim.. Kimseyi kabuklu/kabuksuz çerez tercihlerinden ötürü suçlayamam. Kendimi anlamaya çalışıyorum...

Yine kabak tadı da verecek ama bu Libido tavan olaylarında da aynı hislerdeyim. Biz hep başım ağrıyor, bugün olmaz yarın gel! e alışmışız. Hayatın anlamını "düşünen adam heykelinden önce, gripin kaşesinde ızdırap çeken kızdan" öğrenmişiz. Ahir ömrümüzün son demlerinde noldu da kızlar şeysinde çay pişircek kadar kızıştılar, yoksa bir libido makarasıdır gidiyo mu anlamıyom? Bir de bayrak direğine flama çekip, 9 erkek oldu 10 erkek oldu demek eski moda bir gelenek değil miydi yahu, ne zaman hortladı?

Son röpörtajımdan az sonra süper maryo kılıklı postacının inbox'uma yığınla getirdiği "İbram donun ne renk lan merak ediyom, boxer mi giyiyon yoksa hala slip, beyaz çorap mı takılıyon? Kafan kel mi, elin beline geliyo mu? tarzı soruları cevaplamıyorum haberiniz olsun" diycem de. Bir kişi bile sorsa ya be.

Demek ki sorulacak adam var, sorulmayacak adam var. Ben iyi ki sorulacak adamlar kısmına girmiyorum. Sık değiştirdiğimden her sorulduğunda cevap vermek için bakmam lazım. Oysa Tarkan'ı bile bi çiş meşhur etti, biz hala karizmayı efendilikte arıyoruz efendiler.

Bazı bloglarda yorum yaparken karşımıza çıkan kelime doğrulama olayını blogger nası beceriyorsa baze sövüyo gibi seçtiği kelimeleri doğrulatıyor. Ben o kelimelerin neresini doğrultim bilemiyom ki. Yazıyoz mecburen meydanda ne gördüysek...

Birde, hani filmlerde olur, elinde kitapla esas oğlanla, kızın çarpışma sahneleri var ya. Artık onlar da bir hayal oldu. Kimse kitap mitap götürmücek ki okula elinde. Ola ki,en fazla incecik bi laptopu olur elinde kızın. Çarptın kazara, laptop düştü yere. Yerden almasına yardım ettin. Hanfendi pardon laptopunuzu düşürdünüz. Açacak bi bakacak kız ekranı gitmiş. -Hayvan! sen çarptın da düştü. Hadi yaptır. 200-300 TL. Bi romantik fantezi daha sizlere ömür.

Aynı mahallede oturuyorsunuz. O işe dolmuşla gidiyo, sen otobüsle. Bir gün dolmuşu kaçırsa otobüs bekler. Ama şimdi herkesin bir arabalı erkek arkadaşı olabilir (Hacı Murat 2 milyar, Doğan görünümlü şahin 3-5 benim ufkum bu kadar, iş sana ne babam aldıyla, miras kaldıya kadar uzayınca Cem Gariboğlu'na kadar dayanıyor ucu)

Kız, zaten elinde cep telefonuna gelen mesajına kikirdemekten, yolda dönüp senin yüzüne mi bakcak? Dahası o facebooka girer sen msn takılırsın. Bi ömür karşılaşmazsınız, aynı mahallede.

Bir ara Odigo'nun bi Messenger'i vardı. Aynı anda, aynı web sitesinde surf yapanları gösteriyordu, tanışıyordunuz. Google da yapsa ya... Anaa! Zeynep nickli bağyan hard porno arıyo google'da ben gibi. Şey afedersiniz isminiz neydi, yaş kaç, memleket nerden. tanışabilir miyiz..?

Son bir şey de: aşkıma . Yazdıklarıma bakıp bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu diyeceksin ama benim geldiğim zamanlarda halâ romantizm ölmedi sevgilim . İnsan sevdiği kız için gözyaşı dökebiliyorsa insan. Sevdi mi gözünden sakınmalı, kıskanmalı. Efendi olmalı, kibar olmalı, kırıp incitirse özür dileyebilmeli. Anlam yüklü küçük sürprizler yapmalı sevdiğine, kırlarda çiçekler toplamalı, mum ışığında yemek yemeli.

Olur olmaz düşünüp bir gece vakti, cep telefonundan önce kulağını çınlatabilmeli sevdiğinin. Şarkılar fısıldamalı kulağına, şiirler söylemeli. Düşler kurmalı birlikte, elele gezebilmeli. Okul sırasına adının baş harfini korkarak yazabilmeli.

Biliyorum o devirler çoktan geçti. Biliyorum, ama ne yapayım.
Bu dünyaya erken geldiğim için, özür dilerim sevgilim.

Affedin
kızlar bu benim kusurum. Anlamadığım şeyler var. Zaman çabuk geçmiş. Ancak ucundan yakalamışız blog alemini. Uyum zorluğu yaşıyorum. Bakıyorum da bloglarda Alman'a verdim, Yunanla işi pişirdim türü yazılar var. Ayıplamıyorum. Gönül konacağı yeri kendi seçer, biliyorum. Bunları bizim kızlar mı yazıyor? Oh my god! diyorum.

Ee. benim gibi aklı evvel zamanda kalanlar bu şoku atlatamıyor haliyle. Biz ki "helga OH! dedi" ve Hans evlenmek için kamışı kestirip müslüman oldu" haberleri ile büyümüş bir ırkın ahfadıyız. Bize değen bi yer yok ama neden kendimi tuhaf hissediyorum bunları okurken bilemedim.. Kimseyi kabuklu/kabuksuz çerez tercihlerinden ötürü suçlayamam. Kendimi anlamaya çalışıyorum...

Yine kabak tadı da verecek ama bu Libido tavan olaylarında da aynı hislerdeyim. Biz hep başım ağrıyor, bugün olmaz yarın gel! e alışmışız. Hayatın anlamını "düşünen adam heykelinden önce, gripin kaşesinde ızdırap çeken kızdan" öğrenmişiz. Ahir ömrümüzün son demlerinde noldu da kızlar şeysinde çay pişircek kadar kızıştılar, yoksa bir libido makarasıdır gidiyo mu anlamıyom? Bir de bayrak direğine flama çekip, 9 erkek oldu 10 erkek oldu demek eski moda bir gelenek değil miydi yahu, ne zaman hortladı?

Son röpörtajımdan az sonra süper maryo kılıklı postacının inbox'uma yığınla getirdiği "İbram donun ne renk lan merak ediyom, boxer mi giyiyon yoksa hala slip, beyaz çorap mı takılıyon? Kafan kel mi, elin beline geliyo mu? tarzı soruları cevaplamıyorum haberiniz olsun" diycem de. Bir kişi bile sorsa ya be.

Demek ki sorulacak adam var, sorulmayacak adam var. Ben iyi ki sorulacak adamlar kısmına girmiyorum. Sık değiştirdiğimden her sorulduğunda cevap vermek için bakmam lazım. Oysa Tarkan'ı bile bi çiş meşhur etti, biz hala karizmayı efendilikte arıyoruz efendiler.

Bazı bloglarda yorum yaparken karşımıza çıkan kelime doğrulama olayını blogger nası beceriyorsa baze sövüyo gibi seçtiği kelimeleri doğrulatıyor. Ben o kelimelerin neresini doğrultim bilemiyom ki. Yazıyoz mecburen meydanda ne gördüysek...

Birde, hani filmlerde olur, elinde kitapla esas oğlanla, kızın çarpışma sahneleri var ya. Artık onlar da bir hayal oldu. Kimse kitap mitap götürmücek ki okula elinde. Ola ki,en fazla incecik bi laptopu olur elinde kızın. Çarptın kazara, laptop düştü yere. Yerden almasına yardım ettin. Hanfendi pardon laptopunuzu düşürdünüz. Açacak bi bakacak kız ekranı gitmiş. -Hayvan! sen çarptın da düştü. Hadi yaptır. 200-300 TL. Bi romantik fantezi daha sizlere ömür.

Aynı mahallede oturuyorsunuz. O işe dolmuşla gidiyo, sen otobüsle. Bir gün dolmuşu kaçırsa otobüs bekler. Ama şimdi herkesin bir arabalı erkek arkadaşı olabilir (Hacı Murat 2 milyar, Doğan görünümlü şahin 3-5 benim ufkum bu kadar, iş sana ne babam aldıyla, miras kaldıya kadar uzayınca Cem Gariboğlu'na kadar dayanıyor ucu)

Kız, zaten elinde cep telefonuna gelen mesajına kikirdemekten, yolda dönüp senin yüzüne mi bakcak? Dahası o facebooka girer sen msn takılırsın. Bi ömür karşılaşmazsınız, aynı mahallede.

Bir ara Odigo'nun bi Messenger'i vardı. Aynı anda, aynı web sitesinde surf yapanları gösteriyordu, tanışıyordunuz. Google da yapsa ya... Anaa! Zeynep nickli bağyan hard porno arıyo google'da ben gibi. Şey afedersiniz isminiz neydi, yaş kaç, memleket nerden. tanışabilir miyiz..?

Son bir şey de: aşkıma . Yazdıklarıma bakıp bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu diyeceksin ama benim geldiğim zamanlarda halâ romantizm ölmedi sevgilim . İnsan sevdiği kız için gözyaşı dökebiliyorsa insan. Sevdi mi gözünden sakınmalı, kıskanmalı. Efendi olmalı, kibar olmalı, kırıp incitirse özür dileyebilmeli. Anlam yüklü küçük sürprizler yapmalı sevdiğine, kırlarda çiçekler toplamalı, mum ışığında yemek yemeli.

Olur olmaz düşünüp bir gece vakti, cep telefonundan önce kulağını çınlatabilmeli sevdiğinin. Şarkılar fısıldamalı kulağına, şiirler söylemeli. Düşler kurmalı birlikte, elele gezebilmeli. Okul sırasına adının baş harfini korkarak yazabilmeli.

Biliyorum o devirler çoktan geçti. Biliyorum, ama ne yapayım.
Bu dünyaya erken geldiğim için, özür dilerim sevgilim.

Çok okunan yazılar