* bu yazı meme kanserine dikkat çekmek amacıyla yeniden yayınlanmıştır.
Birçok erkek aynaya baktığında bir kadının bakıp da kendisinde olmasından büyük haz aldığı, iyi ki kadınım dediği çok güzel iki şeyi göremez. Memeler. Bazı erkekleri yoldan çıkarıp travestilikten, transseksüelliğe kadar götüren süreç hep o memeler yüzünden başlamıyor mu zaten?
Birçok erkek aynaya baktığında bir kadının bakıp da kendisinde olmasından büyük haz aldığı, iyi ki kadınım dediği çok güzel iki şeyi göremez. Memeler. Bazı erkekleri yoldan çıkarıp travestilikten, transseksüelliğe kadar götüren süreç hep o memeler yüzünden başlamıyor mu zaten?
Uff! Lan memelere bak deyip, sonra bunlardan bende niye yok diye hayıflanmaya giden süreç. Gerçekten kadını her açıdan erkeğe göre daha cazip kılan, çekicileştiren o iki yol tümseğinden, o iki küçük dağ tepesinden daha güzel ne var ki?
Ne kadar ruhsuz yazıyorum değil mi? Oysa dahasını yazmak isterdim. Hani nice şairleri baştan çıkarmış, nice erkeklerin aklını baştan almış o iki güzel çıkıntı nasıl anlatılabilir ki? Kadın vücudu zaten hoş yaratılmış. Ancak dekolte, göğüs çatalı, meme uçları derken erkeğin aklını baştan alan birçok şey de o noktada toplanmış.
Hani öküz gibi baktığımız o çıkıntılar, baktıkça aklımızı karıştıran kum tepecikleri. Baktıkça bakmaya doyamadığımız, dokundukça kıyamadığımız, Freud’a sorulsa belki anne sütünden erken kesilmekten diye tarif edebileceği, ama benim bu görüşe katılmadığım, insanın içinde dudaklarını uzatıp; bazen emme, bazen canını yaka yaka ısırma, bazen uçlarıyla oynama hissi uyandıran o güzel memeler.
Ressamların çizerken, şairlerin yazarken mest olduğu, üzerine düşmüş bir damla tere fotoğraf makinesi objektiflerinin odaklanıp kilitlendiği, kadını baştan çıkarıcı hale dönüştürmeye yeten iki nükleer füze gibi olan o çıkıntılar. Uyandırdığı şehvetle, şefkati harmanlayan adına türküler yakılmış, şarkılar bestelenmiş dam üstünde un eleyen memeler.
Adı, argoda meyveye benzetilip portakalla, ayvayla, armutla, uçları üzümle özdeşleştirilmiş, tanımlamada erkeklerin kifayetsiz kaldığı memeler.
Adı, argoda meyveye benzetilip portakalla, ayvayla, armutla, uçları üzümle özdeşleştirilmiş, tanımlamada erkeklerin kifayetsiz kaldığı memeler.
Erkeklerin şımarıklık ve tembelliğinde küçük birer yastık gibi başını yaslamaktan, sevdiği kadının kalbinin atışlarında kendini aramaktan mutluluk duyduğu, gözlerden sonra günaha davetin baştan çıkarıcı ikinci durağı olan, cennet vaatleri içine “turunç memeli kızlar” kategorisinden giren memeler.
Küçük kızların ergenliğe erişirken gözüküyor diye utana sıkıla sakladığı, erişkinlerin niye küçük diye takviye kullanmaya kalktığı, sutyen diye kimine göre gereksiz kimine göre olmazsa olmaz bir aksesuarın icad sebebi olmuş memeler.
* bu yazı meme kanserine dikkat çekmek amacıyla yeniden yayınlanmıştır.
Birçok erkek aynaya baktığında bir kadının bakıp da kendisinde olmasından büyük haz aldığı, iyi ki kadınım dediği çok güzel iki şeyi göremez. Memeler. Bazı erkekleri yoldan çıkarıp travestilikten, transseksüelliğe kadar götüren süreç hep o memeler yüzünden başlamıyor mu zaten?
Birçok erkek aynaya baktığında bir kadının bakıp da kendisinde olmasından büyük haz aldığı, iyi ki kadınım dediği çok güzel iki şeyi göremez. Memeler. Bazı erkekleri yoldan çıkarıp travestilikten, transseksüelliğe kadar götüren süreç hep o memeler yüzünden başlamıyor mu zaten?
Uff! Lan memelere bak deyip, sonra bunlardan bende niye yok diye hayıflanmaya giden süreç. Gerçekten kadını her açıdan erkeğe göre daha cazip kılan, çekicileştiren o iki yol tümseğinden, o iki küçük dağ tepesinden daha güzel ne var ki?
Ne kadar ruhsuz yazıyorum değil mi? Oysa dahasını yazmak isterdim. Hani nice şairleri baştan çıkarmış, nice erkeklerin aklını baştan almış o iki güzel çıkıntı nasıl anlatılabilir ki? Kadın vücudu zaten hoş yaratılmış. Ancak dekolte, göğüs çatalı, meme uçları derken erkeğin aklını baştan alan birçok şey de o noktada toplanmış.
Hani öküz gibi baktığımız o çıkıntılar, baktıkça aklımızı karıştıran kum tepecikleri. Baktıkça bakmaya doyamadığımız, dokundukça kıyamadığımız, Freud’a sorulsa belki anne sütünden erken kesilmekten diye tarif edebileceği, ama benim bu görüşe katılmadığım, insanın içinde dudaklarını uzatıp; bazen emme, bazen canını yaka yaka ısırma, bazen uçlarıyla oynama hissi uyandıran o güzel memeler.
Ressamların çizerken, şairlerin yazarken mest olduğu, üzerine düşmüş bir damla tere fotoğraf makinesi objektiflerinin odaklanıp kilitlendiği, kadını baştan çıkarıcı hale dönüştürmeye yeten iki nükleer füze gibi olan o çıkıntılar. Uyandırdığı şehvetle, şefkati harmanlayan adına türküler yakılmış, şarkılar bestelenmiş dam üstünde un eleyen memeler.
Adı, argoda meyveye benzetilip portakalla, ayvayla, armutla, uçları üzümle özdeşleştirilmiş, tanımlamada erkeklerin kifayetsiz kaldığı memeler.
Adı, argoda meyveye benzetilip portakalla, ayvayla, armutla, uçları üzümle özdeşleştirilmiş, tanımlamada erkeklerin kifayetsiz kaldığı memeler.
Erkeklerin şımarıklık ve tembelliğinde küçük birer yastık gibi başını yaslamaktan, sevdiği kadının kalbinin atışlarında kendini aramaktan mutluluk duyduğu, gözlerden sonra günaha davetin baştan çıkarıcı ikinci durağı olan, cennet vaatleri içine “turunç memeli kızlar” kategorisinden giren memeler.
Küçük kızların ergenliğe erişirken gözüküyor diye utana sıkıla sakladığı, erişkinlerin niye küçük diye takviye kullanmaya kalktığı, sutyen diye kimine göre gereksiz kimine göre olmazsa olmaz bir aksesuarın icad sebebi olmuş memeler.