Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
helâ deyip geçmeyin saraydır orası beyaz saray etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
helâ deyip geçmeyin saraydır orası beyaz saray etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Umumi helâda ah, oh sesleri

6 yorum:


Efendim yazar dediğin iyi bir gözlemcidir, öyle olmalıdır. Her bulunduğun ortamı gözleyebileceksin. kaşla göz arasında kim nerede ne yapıyor bileceksin. görülemeyeni görüp, herkesin baktığında anlam veremediği şeylerden sen başka anlamlar çıkaracaksın.

İşte, siz öyle adına "hela" deyip geçmeyin. Neler okuyup, anlayabilirsiniz orada hayata ve insanlara dair şaşarsınız. Bu yüzden nasıl edebiyatçı, mizahçı olmak için özel arabanla değil arada belediye otobüsüyle de seyahat etmen gerekiyorsa, mümkün mertebe ben gibi  "hijyen takıntın da olsa" umumi helalarda defi hacet edeceksiniz efendim.

Biliyorsunuz bendeniz geçenlerde bir "hela" maceramı yazmıştım. Hani kapıyı tıklatınca içerden baltalı bir sarhoşun çıkıp, benim onun pisliğini temizlemek zorunda kaldığım gece. Gerçi artık geceleri daha temkinliyim ancak gündüzleri yine gözlemlerimiz sürüyor.

Azıcık mahallenizdeki umumi wc i gözlemlediğinizde, tinercilerinizi, altına kaçıranları, bugün kim ishal, kim kabız olmuş öğrenmeniz mümkün. Aynı şekilde "helâ yazılarından" kimin kız arkadaşından ayrılıp, kızın telini helayâ yazacak kadar şerefsiz olabildiğini de görebilirsiniz. Mahallenizdeki herkes maço takılsa da ne hikmetse "helâ yazılarında" erkeklerin kendi çalıp kendi oynayan xXx içeriklerde neden "yok mu beni öpecek?" türü şeyler yazdıklarını anlamaya çalışırsınız.

Yine siz helâ deyip geçmeyin, askerde beyaz saray derler ona. Abd başkanlarının mekanı sayarlar. Pırıl pırıl tutmaya çalışırlar. Şahsen benim beyaz saray anılarım da çoktur. Helâ askerde denetime en sık uğrayan yerlerden biridir ve tertemiz olması beklenir. Helâ bekçisi de bol bol fırça yer bu yüzden. O da çareyi helayı temiz tutmak için, belirli zamanlarda açıp, genelde  kapalı tutmakta bulur.

Ancak benim gibi bahtsız bedevi iseniz, kapanış saatine denk gelir ve çareyi yemekhane duvarına işemekte bulur, üstüne de disipline verilirsiniz. Artık canınıza tak ettiği için isyan edersiniz. En doğal ihtiyacınız bile denetleme var diye kısıtlanabiliyor, nasıl nereye yapıyorsan yap, deniyorsa, altınıza yapamazsınız ya. Bulduğunuz ilk yere işersiniz. Kralı gelse de size bişi diyemez.

Yine böyle günlerden bir gün; daha kapısından içeri girmediğim WC'nin pisliğini temizlemek bana düşmüştü. Görevli üst devre asker, sular akmadığı halde "sil ulan pisliğini elinle" demişti. Izbandut gibi biri olduğundan ve bendeniz de tırsak mizaçlı olduğum  ve sık sık sopa yediğim için tırsmıştım. Allah'tan cebimde peçete vardı da kutsal vatan görevimizin o kısmını da ifa etmiştik alnımızın (peçetemizin) akıyla. İşte o günlerden kalmış olsa gerek ben "başkalarının pisliğini temizlemeyi" hiç sevmem.

Nitekim, kendim de kolluk görevindeyken, tuvalet görevlisinin şikayeti üzerine şu veciz, fasih ve baliğ konuşmayı yapmıştım, 200 kişiye birden içtima sahasında. "değerli arkadaşlar, ulan! kıçının ayarını bilmeyip deliği tutturamayan ve sifonu çekmeyenler varmış aranızda, bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp, gelsinler bilmeyenlere bedava ayar yapıvercem, sifonunuzu da çekivereyim daha ne istiyorsunuz?" Bu konuşmamdan sonra bir hayli azalma olmuştu dışına taşırma etkinliklerinde.

Ne demiştik, helâ deyip geçmiyoruz. Kendisinin "WC, ayakyolu, kenef, zıçılak, tuvalet, Zıfır,zıfır (00) " gibi adları  vardır. Hakkında yazılar yazılmış, karikatürler çizilmiştir. En meşhurlarından ve benim en güldüğüm bir tanesi "kapı tıklatılınca içeridekinin GEL diye seslendiği" karikatürdür mesela.

Erkek helalarında bolca porno içerik, kadın tuvaletlerinde de bol bol "ped" bulunduğu söylenir ama o konuda pek bilgim yok. Kadın tuvaletleri konusunda sevgili Efsa'nın bir kaç blog yazısı vardı. Okumanızı tavsiye ederim.

Öte yandan helâdan gelen seslere ve kokulara takılanlar da vardır. Bazen "bu ses bu adamdan mı çıktı?" "yada bu boku bu çelimsiz adam mı zıçtı?"dediğiniz olur. Nitekim sevgilisini, yüzünden, gözünden, kukusundan değil gazının kokusundan seçenler de vardır. Bu bir tercih meselesi; herkes bekaret hastası değil, kimisi de başka şeylere takılır, normaldir. (siz siz olun aman sevgilinizle ilk buluşmanızdan önce kuru fasülye yemeyin)

Beni en mütehassıs eden (etkileyen) umumi helâlardaki iniltilerdir. Efendim, yurdum abazanlarının suya sabuna dokunmak için başka yol bulamayıp kendini helâya attığında çıkardığı mastürbasyon efektlerinden bahsetmiyorum ama ona benzer seslerle özellikle yaşlı insanların "ah, off, ohh" dedikten sonra biraz da burunlarının sümüklerini çekip, donlarını yolda toplayarak (uzun süre sonra) içeriden çıktıklarında yüzlerindeki mutluluk görülmeye değer. İşte bu sesler insana çok şeyler anlatır hayata dair.

Demek ki neymiş kıssadan hissemiz; mastürbasyon sonrası orgazmdan daha çok mutluluk veren tek şey;
"yaş ilerleyince azmış bir basurunuz varken, bir de kabız olmuşsanız, canınız yana yana bağırıp, üstüne defi haceti başarmanın mutluluğu" imiş...

Hayat ilerliyor, zaman acımasız, bu güzel günleri birgün hepimiz arayacağız . Bugün gezip, tozup eğlenerek geçirdiğimiz ve bize mutluluk veren "sevişmek, yemek, içmek" fillerinin yerini "dona düşmeyen son damla" ve "rahat rahat işeyip, zıçmak, zıçabilmek alacak"

Acı gerçek bu. O yüzden yaşadığınız zamanın kıymetini bilin. Hepinize prostatsız, sistitsiz ve kabızsız günler dilerim.

Hamiş: Söylediklerim size şaka gibi mi geliyor. Evde yaşlı birileri varsa bakın bakalım "bekunis" diye bir ilaç var mı ecza dolaplarında.
Not 2
: İbram abiniz helâ bekçisi değildir.


Efendim yazar dediğin iyi bir gözlemcidir, öyle olmalıdır. Her bulunduğun ortamı gözleyebileceksin. kaşla göz arasında kim nerede ne yapıyor bileceksin. görülemeyeni görüp, herkesin baktığında anlam veremediği şeylerden sen başka anlamlar çıkaracaksın.

İşte, siz öyle adına "hela" deyip geçmeyin. Neler okuyup, anlayabilirsiniz orada hayata ve insanlara dair şaşarsınız. Bu yüzden nasıl edebiyatçı, mizahçı olmak için özel arabanla değil arada belediye otobüsüyle de seyahat etmen gerekiyorsa, mümkün mertebe ben gibi  "hijyen takıntın da olsa" umumi helalarda defi hacet edeceksiniz efendim.

Biliyorsunuz bendeniz geçenlerde bir "hela" maceramı yazmıştım. Hani kapıyı tıklatınca içerden baltalı bir sarhoşun çıkıp, benim onun pisliğini temizlemek zorunda kaldığım gece. Gerçi artık geceleri daha temkinliyim ancak gündüzleri yine gözlemlerimiz sürüyor.

Azıcık mahallenizdeki umumi wc i gözlemlediğinizde, tinercilerinizi, altına kaçıranları, bugün kim ishal, kim kabız olmuş öğrenmeniz mümkün. Aynı şekilde "helâ yazılarından" kimin kız arkadaşından ayrılıp, kızın telini helayâ yazacak kadar şerefsiz olabildiğini de görebilirsiniz. Mahallenizdeki herkes maço takılsa da ne hikmetse "helâ yazılarında" erkeklerin kendi çalıp kendi oynayan xXx içeriklerde neden "yok mu beni öpecek?" türü şeyler yazdıklarını anlamaya çalışırsınız.

Yine siz helâ deyip geçmeyin, askerde beyaz saray derler ona. Abd başkanlarının mekanı sayarlar. Pırıl pırıl tutmaya çalışırlar. Şahsen benim beyaz saray anılarım da çoktur. Helâ askerde denetime en sık uğrayan yerlerden biridir ve tertemiz olması beklenir. Helâ bekçisi de bol bol fırça yer bu yüzden. O da çareyi helayı temiz tutmak için, belirli zamanlarda açıp, genelde  kapalı tutmakta bulur.

Ancak benim gibi bahtsız bedevi iseniz, kapanış saatine denk gelir ve çareyi yemekhane duvarına işemekte bulur, üstüne de disipline verilirsiniz. Artık canınıza tak ettiği için isyan edersiniz. En doğal ihtiyacınız bile denetleme var diye kısıtlanabiliyor, nasıl nereye yapıyorsan yap, deniyorsa, altınıza yapamazsınız ya. Bulduğunuz ilk yere işersiniz. Kralı gelse de size bişi diyemez.

Yine böyle günlerden bir gün; daha kapısından içeri girmediğim WC'nin pisliğini temizlemek bana düşmüştü. Görevli üst devre asker, sular akmadığı halde "sil ulan pisliğini elinle" demişti. Izbandut gibi biri olduğundan ve bendeniz de tırsak mizaçlı olduğum  ve sık sık sopa yediğim için tırsmıştım. Allah'tan cebimde peçete vardı da kutsal vatan görevimizin o kısmını da ifa etmiştik alnımızın (peçetemizin) akıyla. İşte o günlerden kalmış olsa gerek ben "başkalarının pisliğini temizlemeyi" hiç sevmem.

Nitekim, kendim de kolluk görevindeyken, tuvalet görevlisinin şikayeti üzerine şu veciz, fasih ve baliğ konuşmayı yapmıştım, 200 kişiye birden içtima sahasında. "değerli arkadaşlar, ulan! kıçının ayarını bilmeyip deliği tutturamayan ve sifonu çekmeyenler varmış aranızda, bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp, gelsinler bilmeyenlere bedava ayar yapıvercem, sifonunuzu da çekivereyim daha ne istiyorsunuz?" Bu konuşmamdan sonra bir hayli azalma olmuştu dışına taşırma etkinliklerinde.

Ne demiştik, helâ deyip geçmiyoruz. Kendisinin "WC, ayakyolu, kenef, zıçılak, tuvalet, Zıfır,zıfır (00) " gibi adları  vardır. Hakkında yazılar yazılmış, karikatürler çizilmiştir. En meşhurlarından ve benim en güldüğüm bir tanesi "kapı tıklatılınca içeridekinin GEL diye seslendiği" karikatürdür mesela.

Erkek helalarında bolca porno içerik, kadın tuvaletlerinde de bol bol "ped" bulunduğu söylenir ama o konuda pek bilgim yok. Kadın tuvaletleri konusunda sevgili Efsa'nın bir kaç blog yazısı vardı. Okumanızı tavsiye ederim.

Öte yandan helâdan gelen seslere ve kokulara takılanlar da vardır. Bazen "bu ses bu adamdan mı çıktı?" "yada bu boku bu çelimsiz adam mı zıçtı?"dediğiniz olur. Nitekim sevgilisini, yüzünden, gözünden, kukusundan değil gazının kokusundan seçenler de vardır. Bu bir tercih meselesi; herkes bekaret hastası değil, kimisi de başka şeylere takılır, normaldir. (siz siz olun aman sevgilinizle ilk buluşmanızdan önce kuru fasülye yemeyin)

Beni en mütehassıs eden (etkileyen) umumi helâlardaki iniltilerdir. Efendim, yurdum abazanlarının suya sabuna dokunmak için başka yol bulamayıp kendini helâya attığında çıkardığı mastürbasyon efektlerinden bahsetmiyorum ama ona benzer seslerle özellikle yaşlı insanların "ah, off, ohh" dedikten sonra biraz da burunlarının sümüklerini çekip, donlarını yolda toplayarak (uzun süre sonra) içeriden çıktıklarında yüzlerindeki mutluluk görülmeye değer. İşte bu sesler insana çok şeyler anlatır hayata dair.

Demek ki neymiş kıssadan hissemiz; mastürbasyon sonrası orgazmdan daha çok mutluluk veren tek şey;
"yaş ilerleyince azmış bir basurunuz varken, bir de kabız olmuşsanız, canınız yana yana bağırıp, üstüne defi haceti başarmanın mutluluğu" imiş...

Hayat ilerliyor, zaman acımasız, bu güzel günleri birgün hepimiz arayacağız . Bugün gezip, tozup eğlenerek geçirdiğimiz ve bize mutluluk veren "sevişmek, yemek, içmek" fillerinin yerini "dona düşmeyen son damla" ve "rahat rahat işeyip, zıçmak, zıçabilmek alacak"

Acı gerçek bu. O yüzden yaşadığınız zamanın kıymetini bilin. Hepinize prostatsız, sistitsiz ve kabızsız günler dilerim.

Hamiş: Söylediklerim size şaka gibi mi geliyor. Evde yaşlı birileri varsa bakın bakalım "bekunis" diye bir ilaç var mı ecza dolaplarında.
Not 2
: İbram abiniz helâ bekçisi değildir.

Çok okunan yazılar