Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
döndüm dünyaya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
döndüm dünyaya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sesime gel Houston!

3 yorum:

Uzun süren ayrılıktan sonra İbram abiniz yeniden blog dünyasına dönmeye karar verdi. Gerçi ışık hızında gidip aşık hızında geri dönemedik ama olsun hoş görün.

Yerden kalkmış, ayaklarımı ve bilimum diğer azalarımı da indirdikten sonra şimdi ufaktan ufaktan birşeyler paylaşalım. Paylaşalım ki zaman kaybından dolayı soğuyan çaydanlığın altını ısıtmaya başlayalım. Kaynayıp fokurdaması zaman alsa da ilişkimize kaldığımız yerden devam edelim sevgili okuyucularım.

* Herkesin bir yazma, bir de yazmama sebebi var. Benim de vardı nitekim. Şevkimi kıran bir sürü lüzumsuz olay ve kişi. Sonrasında blogger yasağı ve farklı mecralarda seyreden bir kaç yazı denemesinden sonra geldik kürkçü dükkanına kurulduk işte. Yazalım çizelim diye.

* Aşk, meşk konuları nasıl blog aleminde habersizim ama size söz bir gün yine kendimden başkasını seversem romantik birşeyler de karalarım.

* Haberlere baktım. Kaddafi, Ladin ve sonrasına dair intikam yemini eden militanlar vs. Eli silah tutan insanların şunu anlaması gerek. Ne kadar kendinizce haklı sebepleriniz olursa olsun eğer siz masum insanları hedef alarak saldırılar gerçekleştiriyor ve ölümlere yol açıyorsanız, size de bu dünyayı dar ederler. Defterinizi dürerler. Amerika ne kadar bir çok olayda suçlu olursa olsun. Kendi taşeronunu ya da düşmanını bir şekilde ortadan kaldırmıştır. Kaddafi de dangalaklığına doymasın.

* Yazmadığım zamanlarda sağda solda küçük şeyler paylaştım. Onları derler toplar belki bir blog yazısı yaparım. Okuruz nasipse, fena şeyler değildi.

* Bu aralar oyuna merak sarıcam sanki. İşi gücü hallettik de bi o kaldı. Farmville - Cityville konusunda dersler alıyorum. İlk ders konu komşuna yan bakma. Komşun Çin'de de olsa yardım et bahçesindeki çiçekleri sula.

* Aslında sanal alemde vakit geçirmek. Kalabalıklar içerisindeki yalnızlığın da göstergesiydi. Fişiniz çekildiğinde bir hiçken şimdi ufaktan ama hızla yayılan Mobilleşme ile sosyal medyanın gücü de bir hayli arttı. Artık ana, babanızın yüzüne bile bakmadan yataktan kalkıp, cebinize gelen mesaja göre "Starbuck"a kahve içmeye gelen takip listinizdeki sanal arkadaşlarınızla buluşmaya koşuyorsunuz. Hadi hayırlısı, arada bize de uğrayın...

* İtiraf etmeliyim ki son zamanlarda CHP'nin seçim vaadleri ve çözüm önerilerine biraz daha hoşgörü ile bakıyor ve takdir ediyorum. Ekonomi kurmayları, toplum bilimcileri herhalde biraz daha iyi çalışıyor veya kendilerini dinleyen bir liderleri var. Ne yazık ki  Kemal bey'in beklenen kurtarıcı olmadığı ve içinin boş, ağzının da en az diğer liderler kadar ayarsız olduğu meydana çıksa da CHP'nin yıllar sonra adındaki HALK'ı hatırlaması iyi birşey bence. Aferim.

* İktidar partisinin mağduriyet üzerinden iktidara geldiği bu noktada her ne kadar başbakan "kimin içmesine, sıçmasına karışmışız" demeye getirdiyse de işi, AKP'lilerin iktidar gücünün verdiği keyif ve sarhoşluktan uzak durmayı başarmaları gerekiyor. Yoksa insanların üzerindeki "yaşam tarzımıza müdahale" edecekler sözünü yalanlamakla iş bitmiyor. Aksine bu konudaki endişeler artıyor.

* İnternet'i kısıtlama üzerine gün be gün ortaya çıkan gelişmeler ise daha da düşündürücü. Bir kere donkişot'un yeldeğirmenleri ile savaşmasından daha akıllıca gelmiyor bana internete savaş açmak. Ayar vermeye çalışmak.

Mutlaka insanların kendilerinin ailelerini korumak adına alabilecekleri önlemler var ama işte bunu kendilerinin yapmaları gerekiyor "big brother"liğin alemi yok. Oysa evde ana babaların yapması gerekeni maşallah işyerinde patronlardan, kurumlarda amirlere kadar herkesin bir görev addettiği ortada.

Bir de işin başkalarının özelini merak edip, röntgencilik türü bir sapıklığa yol açma riskiniz var ki; bu faydadan çok zarar getirir. Yani müdürünüzün internetinizi denetlicem derken, dairede hangi kız yollu, kim kimle chatleşiyor, ben istesem bana da verir mi türü bir sapkınlığa düşmeyeceğini kim garanti edebilir?

* Sanal alem, romantizm, sanal aşkların toplum ve kişiler üzerindeki etkileri konusunu kendinizden başlayarak bir değerlendirme yaparsanız herkes gibi siz de "ya böyle bişey olmaz, bu kötü, yanıltıcı, insanı hataya düşürüyor" diyebilirsiniz ya da abartıp üzerine övgüler de dizebilirsiniz.

Oysa bana göre bir çok sakıncası yanında özellikle hayal kurmaya cidden ihtiyaçları olan "obezler, özürlü kardeşlerimiz, çeşitli sağlık sorunları olan insanlar" için sanal alemin birazı yalan da olsa ruhu iyileştirici etkileri olduğu kanısındayım. Ömründe sevgiyi sanal da olsa bulması, yaşaması zor olan bazı insanların, beyaz atlı bir prense veya uyuyan pamuk prensese kavuşması fikri bana çok da ters gelmiyor. Tabi işin doğrusunu uzmanlar daha iyi bilir.

* Sosyal medya üzerinden para kazanma fikrine hala kafa yoruyorum. Acaba blogumu okuyanlardan 1 lira okumayanlardan döve döve 10 lira alsamköşeyi dönebilir miyim diye düşünüyorum.

* Blogcuların kitap yazma işinin de boku çıktı ve fırtına, yayın furyası bitti sanırım. Ben de işte tam şimdi 10 yıllık birikimim olan 7 kitabı ufaktan yayınlasam artık diyorum. Hiç okunma kaygım yok, gidip kitapçılarda da aramayın. Denk gelirse alırsınız. Burdan size külliyatın listesini veririm bir gün nasipse.

* Yaz geldi gelecek derken, kış gitmek bilmiyor. Serçeler, köy kuşları yavruladı bile, kediler de dombili dombili geziyor. Yerlerde uçamayıp hızla koşan ve kedilere yiyecek olmaktan kaçmaya çalışan serçe yavrularını görünce aklıma geldi. "Uçmayı bilmiyorsan bari hızlı koş İbram dedim kendi kendime. Uyuz uyuz yürüme!"

* Yaş ilerliyor artık, toprak çekiyor bizi de. O yüzden ölmeden önce çiftçiliğe merak sarıp Farmvilleden başladık işe. Ama insan kıçını yerden kaldırmalı, ayaklarını gerçekten toprağa değdirmeli. Harcadığı zamanın tükettiği kalbur samanın en kıymetli hazinesi olduğunun farkına varmalı. Bir gün bu masal da bitecek ve İbram da bu dünyadan gidecek.

Kalanlara selam olsun. 


Uzun süren ayrılıktan sonra İbram abiniz yeniden blog dünyasına dönmeye karar verdi. Gerçi ışık hızında gidip aşık hızında geri dönemedik ama olsun hoş görün.

Yerden kalkmış, ayaklarımı ve bilimum diğer azalarımı da indirdikten sonra şimdi ufaktan ufaktan birşeyler paylaşalım. Paylaşalım ki zaman kaybından dolayı soğuyan çaydanlığın altını ısıtmaya başlayalım. Kaynayıp fokurdaması zaman alsa da ilişkimize kaldığımız yerden devam edelim sevgili okuyucularım.

* Herkesin bir yazma, bir de yazmama sebebi var. Benim de vardı nitekim. Şevkimi kıran bir sürü lüzumsuz olay ve kişi. Sonrasında blogger yasağı ve farklı mecralarda seyreden bir kaç yazı denemesinden sonra geldik kürkçü dükkanına kurulduk işte. Yazalım çizelim diye.

* Aşk, meşk konuları nasıl blog aleminde habersizim ama size söz bir gün yine kendimden başkasını seversem romantik birşeyler de karalarım.

* Haberlere baktım. Kaddafi, Ladin ve sonrasına dair intikam yemini eden militanlar vs. Eli silah tutan insanların şunu anlaması gerek. Ne kadar kendinizce haklı sebepleriniz olursa olsun eğer siz masum insanları hedef alarak saldırılar gerçekleştiriyor ve ölümlere yol açıyorsanız, size de bu dünyayı dar ederler. Defterinizi dürerler. Amerika ne kadar bir çok olayda suçlu olursa olsun. Kendi taşeronunu ya da düşmanını bir şekilde ortadan kaldırmıştır. Kaddafi de dangalaklığına doymasın.

* Yazmadığım zamanlarda sağda solda küçük şeyler paylaştım. Onları derler toplar belki bir blog yazısı yaparım. Okuruz nasipse, fena şeyler değildi.

* Bu aralar oyuna merak sarıcam sanki. İşi gücü hallettik de bi o kaldı. Farmville - Cityville konusunda dersler alıyorum. İlk ders konu komşuna yan bakma. Komşun Çin'de de olsa yardım et bahçesindeki çiçekleri sula.

* Aslında sanal alemde vakit geçirmek. Kalabalıklar içerisindeki yalnızlığın da göstergesiydi. Fişiniz çekildiğinde bir hiçken şimdi ufaktan ama hızla yayılan Mobilleşme ile sosyal medyanın gücü de bir hayli arttı. Artık ana, babanızın yüzüne bile bakmadan yataktan kalkıp, cebinize gelen mesaja göre "Starbuck"a kahve içmeye gelen takip listinizdeki sanal arkadaşlarınızla buluşmaya koşuyorsunuz. Hadi hayırlısı, arada bize de uğrayın...

* İtiraf etmeliyim ki son zamanlarda CHP'nin seçim vaadleri ve çözüm önerilerine biraz daha hoşgörü ile bakıyor ve takdir ediyorum. Ekonomi kurmayları, toplum bilimcileri herhalde biraz daha iyi çalışıyor veya kendilerini dinleyen bir liderleri var. Ne yazık ki  Kemal bey'in beklenen kurtarıcı olmadığı ve içinin boş, ağzının da en az diğer liderler kadar ayarsız olduğu meydana çıksa da CHP'nin yıllar sonra adındaki HALK'ı hatırlaması iyi birşey bence. Aferim.

* İktidar partisinin mağduriyet üzerinden iktidara geldiği bu noktada her ne kadar başbakan "kimin içmesine, sıçmasına karışmışız" demeye getirdiyse de işi, AKP'lilerin iktidar gücünün verdiği keyif ve sarhoşluktan uzak durmayı başarmaları gerekiyor. Yoksa insanların üzerindeki "yaşam tarzımıza müdahale" edecekler sözünü yalanlamakla iş bitmiyor. Aksine bu konudaki endişeler artıyor.

* İnternet'i kısıtlama üzerine gün be gün ortaya çıkan gelişmeler ise daha da düşündürücü. Bir kere donkişot'un yeldeğirmenleri ile savaşmasından daha akıllıca gelmiyor bana internete savaş açmak. Ayar vermeye çalışmak.

Mutlaka insanların kendilerinin ailelerini korumak adına alabilecekleri önlemler var ama işte bunu kendilerinin yapmaları gerekiyor "big brother"liğin alemi yok. Oysa evde ana babaların yapması gerekeni maşallah işyerinde patronlardan, kurumlarda amirlere kadar herkesin bir görev addettiği ortada.

Bir de işin başkalarının özelini merak edip, röntgencilik türü bir sapıklığa yol açma riskiniz var ki; bu faydadan çok zarar getirir. Yani müdürünüzün internetinizi denetlicem derken, dairede hangi kız yollu, kim kimle chatleşiyor, ben istesem bana da verir mi türü bir sapkınlığa düşmeyeceğini kim garanti edebilir?

* Sanal alem, romantizm, sanal aşkların toplum ve kişiler üzerindeki etkileri konusunu kendinizden başlayarak bir değerlendirme yaparsanız herkes gibi siz de "ya böyle bişey olmaz, bu kötü, yanıltıcı, insanı hataya düşürüyor" diyebilirsiniz ya da abartıp üzerine övgüler de dizebilirsiniz.

Oysa bana göre bir çok sakıncası yanında özellikle hayal kurmaya cidden ihtiyaçları olan "obezler, özürlü kardeşlerimiz, çeşitli sağlık sorunları olan insanlar" için sanal alemin birazı yalan da olsa ruhu iyileştirici etkileri olduğu kanısındayım. Ömründe sevgiyi sanal da olsa bulması, yaşaması zor olan bazı insanların, beyaz atlı bir prense veya uyuyan pamuk prensese kavuşması fikri bana çok da ters gelmiyor. Tabi işin doğrusunu uzmanlar daha iyi bilir.

* Sosyal medya üzerinden para kazanma fikrine hala kafa yoruyorum. Acaba blogumu okuyanlardan 1 lira okumayanlardan döve döve 10 lira alsamköşeyi dönebilir miyim diye düşünüyorum.

* Blogcuların kitap yazma işinin de boku çıktı ve fırtına, yayın furyası bitti sanırım. Ben de işte tam şimdi 10 yıllık birikimim olan 7 kitabı ufaktan yayınlasam artık diyorum. Hiç okunma kaygım yok, gidip kitapçılarda da aramayın. Denk gelirse alırsınız. Burdan size külliyatın listesini veririm bir gün nasipse.

* Yaz geldi gelecek derken, kış gitmek bilmiyor. Serçeler, köy kuşları yavruladı bile, kediler de dombili dombili geziyor. Yerlerde uçamayıp hızla koşan ve kedilere yiyecek olmaktan kaçmaya çalışan serçe yavrularını görünce aklıma geldi. "Uçmayı bilmiyorsan bari hızlı koş İbram dedim kendi kendime. Uyuz uyuz yürüme!"

* Yaş ilerliyor artık, toprak çekiyor bizi de. O yüzden ölmeden önce çiftçiliğe merak sarıp Farmvilleden başladık işe. Ama insan kıçını yerden kaldırmalı, ayaklarını gerçekten toprağa değdirmeli. Harcadığı zamanın tükettiği kalbur samanın en kıymetli hazinesi olduğunun farkına varmalı. Bir gün bu masal da bitecek ve İbram da bu dünyadan gidecek.

Kalanlara selam olsun. 

Çok okunan yazılar