Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
akla zarar huylar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
akla zarar huylar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Korkular, takıntılar, bağımlılıklar (Mim)

18 yorum:

Hepimizde var değil mi? 

Ha pardon sizde yoktu. Siz hiç kimseden ve hiç birşeyden korkmazdınız di mi Yusuf Yusuf bey?
Hayatımıza yön verir hale geldiğinde "hastalığa" dönüşen, ancak birlikte yaşamak zorunda olduğumuz korku ve takıntılarımız var. Kısaca "fobi" diye kategorize edilen korkular ve "Obsesif" davranışlar. Bir de bağımlılıklar işte.

-Korkularım:
Ben eskiden Annem, Babam ölür diye korkardım. Sonra çocuklar için aynı kaygıyı duymaya başladım.
Takıntılarıma takılıp kalmaktan korkuyorum bir de. Bu yüzden çevre temizliği ve geri dönüşüme o kadar duyarlı olduğum halde bir gün çöp ev sahibi bir adam olmamak için bu konuda kayıtsız kalmaya çalışıyorum.

Bir başka korkum "yükseklik" bu korkumu bilmeme rağmen özellikle yüksek yerlere çıkarak bunu yenmeye çalıştım. Çocukken minare tepelerinde gezerdim.
Gece ölüp kalmaktan, aynaya baktığımda ya da karanlıkta merdiven çıkarken peşimden birinin geldiği düşüncesinden de korkarım.

Korkulması normal olan bir korku da imansız ve büyük bir kabahat halinde bu dünyadan gitmek. Azrail alıp götürdüğünde elin şeyinde ya da helanın bir köşesinde ölüp kalmak gibi korkuları da olabilir insanın.

Trafik kazaları, yaralanma ve yanıklar korkutur beni. O yüzden uzun yolda araç kullanmaya ve sıkışık trafiğe gelemem. Ayrıca kan ya da kanamalı yara görmeye dayanamam, buna rağmen bu rahatsızlığımın üstüne üstüne giderim.

Silahlardan ve silah taşıyan insanlardan rahatsız olurum. Şeytan doldurur diye korkarım. Bir başka korkum da  "öfkemi kontrol edememek" Sabrım taştığında kendimden bile korkarım.

Korku filmi seyretmekten, Zombilerden korkarım ama inatla bu tür filmleri izlerim. Korkumla yaşamaya veya onu aşmaya çalışırım. Kıyametten değil ama depremden korkar, her Türk gibi yine de ciddi bir önlem almadan yatar uyurum.

Uzun yola gitmeyi severim ama gittiğim yerde kalmak istemem. Orada insanlarla iletişim kurmak konusunda korkak davranırım. Özellikle kadınlarla iletişim kurarken ter basar. Utanır sıkılırım.

-Takıntılarıma gelince. İlki simetri takıntısı. Çok temiz olmasada herşeyin düzenli olmasını isterim. Bu takıntıma rağmen duvara düzgün bir tablo asmayı başaramam.

İkincisi anahtar, kapı, kilit takıntısı. Bir yere giderken ocağı kapattım mı, kapıyı kilitledim mi. Ehliyetim, cüzdanım yanımda mı diye bir kaç kez kontrol ettiğim olur.

Bir de son dakika takıntım var. Bir yere yetişirken, bir yolculuğa çıkarken nedense son dakikaya kalırım. Bu takıntımı yenmek için de saatimi 5 dk. ileri aldığım olur. Her şey tamam  olmasına rağmen acaba birşey mi unuttum diye düşünür oyalanırken bir şeyler bulur ve oyalanırken geç kalırım. Geç kalırım dediğim otobüs kaçırdığım vaki değildir ama son dakikada yetişmişliğim çoktur.

Son dakika takıntıma en kötü örnek ise kırmızı yanacak diye yaya geçidinde bekleyip bekleyip, herkes geçiyor daha vakit var diye son anda yola fırlamamdır. Bir gün bir arabanın altında kalacağım bu yüzden.


Hepimizde var değil mi? 

Ha pardon sizde yoktu. Siz hiç kimseden ve hiç birşeyden korkmazdınız di mi Yusuf Yusuf bey?
Hayatımıza yön verir hale geldiğinde "hastalığa" dönüşen, ancak birlikte yaşamak zorunda olduğumuz korku ve takıntılarımız var. Kısaca "fobi" diye kategorize edilen korkular ve "Obsesif" davranışlar. Bir de bağımlılıklar işte.

-Korkularım:
Ben eskiden Annem, Babam ölür diye korkardım. Sonra çocuklar için aynı kaygıyı duymaya başladım.
Takıntılarıma takılıp kalmaktan korkuyorum bir de. Bu yüzden çevre temizliği ve geri dönüşüme o kadar duyarlı olduğum halde bir gün çöp ev sahibi bir adam olmamak için bu konuda kayıtsız kalmaya çalışıyorum.

Bir başka korkum "yükseklik" bu korkumu bilmeme rağmen özellikle yüksek yerlere çıkarak bunu yenmeye çalıştım. Çocukken minare tepelerinde gezerdim.
Gece ölüp kalmaktan, aynaya baktığımda ya da karanlıkta merdiven çıkarken peşimden birinin geldiği düşüncesinden de korkarım.

Korkulması normal olan bir korku da imansız ve büyük bir kabahat halinde bu dünyadan gitmek. Azrail alıp götürdüğünde elin şeyinde ya da helanın bir köşesinde ölüp kalmak gibi korkuları da olabilir insanın.

Trafik kazaları, yaralanma ve yanıklar korkutur beni. O yüzden uzun yolda araç kullanmaya ve sıkışık trafiğe gelemem. Ayrıca kan ya da kanamalı yara görmeye dayanamam, buna rağmen bu rahatsızlığımın üstüne üstüne giderim.

Silahlardan ve silah taşıyan insanlardan rahatsız olurum. Şeytan doldurur diye korkarım. Bir başka korkum da  "öfkemi kontrol edememek" Sabrım taştığında kendimden bile korkarım.

Korku filmi seyretmekten, Zombilerden korkarım ama inatla bu tür filmleri izlerim. Korkumla yaşamaya veya onu aşmaya çalışırım. Kıyametten değil ama depremden korkar, her Türk gibi yine de ciddi bir önlem almadan yatar uyurum.

Uzun yola gitmeyi severim ama gittiğim yerde kalmak istemem. Orada insanlarla iletişim kurmak konusunda korkak davranırım. Özellikle kadınlarla iletişim kurarken ter basar. Utanır sıkılırım.

-Takıntılarıma gelince. İlki simetri takıntısı. Çok temiz olmasada herşeyin düzenli olmasını isterim. Bu takıntıma rağmen duvara düzgün bir tablo asmayı başaramam.

İkincisi anahtar, kapı, kilit takıntısı. Bir yere giderken ocağı kapattım mı, kapıyı kilitledim mi. Ehliyetim, cüzdanım yanımda mı diye bir kaç kez kontrol ettiğim olur.

Bir de son dakika takıntım var. Bir yere yetişirken, bir yolculuğa çıkarken nedense son dakikaya kalırım. Bu takıntımı yenmek için de saatimi 5 dk. ileri aldığım olur. Her şey tamam  olmasına rağmen acaba birşey mi unuttum diye düşünür oyalanırken bir şeyler bulur ve oyalanırken geç kalırım. Geç kalırım dediğim otobüs kaçırdığım vaki değildir ama son dakikada yetişmişliğim çoktur.

Son dakika takıntıma en kötü örnek ise kırmızı yanacak diye yaya geçidinde bekleyip bekleyip, herkes geçiyor daha vakit var diye son anda yola fırlamamdır. Bir gün bir arabanın altında kalacağım bu yüzden.

Çok okunan yazılar