Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
Yakında hepimiz göreceğiz Hanya'yı. Konya'yı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yakında hepimiz göreceğiz Hanya'yı. Konya'yı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Meleklerle iletişim kurmaya doğru giderken

2 yorum:


Her insanın iletişim macerası ana karnına tekme attığı anlarla başlar, hişt birader bana bak diye omzunuzu dürten ayıların ana karnındaki o ilk gelişim evresinde kaldığını düşünebilirsiniz çünkü iletişimin ilk yolu dürtmektir. Nitekim facebook’da içimizdeki öküz için dürtme düğmesini koymuştur oraya…

Doğduktan sonra, avazımız çıktığı kadar bağırarak iletişim kurma yolunu deneriz. Gerçi erkeklerin daha o anda bazı hemşirelerin kendilerine gösterdikleri ilgi yüzünden başka bir iletişim yolu daha keşfettikleri söylenirse de inanmayın, laf-ı güzaftır.

Karnımız acıkınca zırlarız. Henüz iletişimin kendisi bir ihtiyaç haline gelmediğinden o yıllarda iletişimi ihtiyaçlarımızın giderilmesinde kullanırız. Nitekim ağlamayan çocuğa meme vermezler sözü oradan gelir.

Zaman geçtikçe biz de büyürüz. Elimizle kolumuzla, orta parmağımızla iletişim kurmayı öğreniriz. Sonrasında ise ağzımız laf yapmaya başlar. Parmağımızla işaret ederek istediklerimizi, dilimizin döndüğünce ifade edip, derdimizi anlatmak için dilimizi kullanmaya başlarız.

Dilimizi kullandığımız farklı bir iletişim kanalı daha olsa da, o cinsel bilgiler dersinin alanına girdiğinden konumuz dışıdır. Altı da üstü de Fransızca demekle yetinelim. Bahsettiğimiz Fransızca'nın da yabancı bir dil olmadığını, kendi dilinizi kullanmanız gerektiğini belirtelim yeter.

Okumayı ve yazmayı, dürtmek ve konuşmaktan sonra öğreniriz. Hangisi önce gelişir bilinmez ama okuyup yazamayanlarımız olduğuna göre demek ki okumayı önce öğreniriz. Bu sayede kitaplar, dergiler, TV'ler, bilgisayarlar ile iletişim kurmayı öğreniriz. Artık bizim için iletişim bir araç olmanın yanında, yavaş yavaş  olmazsa olmaz bir ihtiyaç halini almıştır.

İşte bu fakirin bu aşamalardan sonraki iletişim macerası :

1- Ortaokul’da beğendiği kızlara mektup yazıp, defterlerinin arasına ve paltolarının ceplerine koymak, yazdığı mektupları içine taş sarıp balkonlarına atmak.

2- Yabancı dil ayağına “pen friend” amaçlı kız arkadaş edinmek için yurtdışına mektup atma denemeleri yapmak.

2a- Tmeditasyon teknikleri ile zihinlere ulaşmaya çalışmak. Bir gece önceden yatmadan planlanmış rüyalar görmeye çalışmak.

3- Çeşitli dergi ve gazetelerde şiir, yazı, makale ve fıkralar yazmak. İnsanlara bir şeyler söyleyeyip, meramını anlatmak.

3a- Okuyup, üfleyen bazı hocamsı vatandaşlara takılıp, iyi kötü cinlerle çat pat iletişim kurmak. Öbür âlemden mesajlar almaya çalışmak.

4- Çanak antenler yokken çatılara Yunanistan kanallarını izleyecek antenler kurmak. Elde anten, kiremit tepelerinde deli gibi gezmek.

5- İlk halk bandı telsizimi alsam da elde telsiz “break, break bayan arkadaş arıyorum diyemeyip utanmak” yüzünden telsizleri satmak.

5a- FM radyolar kurup, amatör radyoculuk yapmak. Bunu daha sonra PC üzerinden sürdürüp, MP3 radyoları açmak. Canlı yayınlara çıkmak.

6- Bilgisayarla ve internetle tanışma evresi:
Mirc sohbet programından siyah text metinlerle insanlarla iletişim kurmaya çalışmak. Hoş sohbetlerde söz söylemek, ağustos böceği gibi şiirler yazmak.

7- SWC Superonline Word Club’da bugünün bloglarına benzer sayfalar düzenlemek. İnsanlarla swc kulüp üzerinden letişim kurmak.

8- İlk online sohbet programlarından yeşil çiçekli ICQ ile tanışmak. Küçük icq numaralarının revaçta olduğu ortamlarda insanlarla geyiksel iletişimler kurmak. İcq numarasını ezberlemek yüzünden,  bankada SGK numaram bu diye görevlilerle tartışmak. Sonra, aptal durumuna düşmek.

9-Yahoo Messenger, Aol, odigo vb. programları denemek. Aynı anda birden çok iletişim kanalını kullanarak parmaklarını ve beynini lüzumsuz yere yormak. Sakız çiğnerken yolda da yürüyebilirim, ayaklarım da dolaşmaz diyerek bir nevi multitasking'le övünmek.

10- Msn, SKYPE ile, iş dışında da sohbet amaçlı iletişimler kurmak. Ses ve görüntünün keşfi ile yeni ufuklar, yeni umutlar ve hayal kırıklıkları ile tanışmak. Sormaktan bıktığı bazı şeyleri görerek zıvanadan çıkmak.

11-Gtalk ile mail sayfasından iletişim kurmanın rahatlığını yaşamak. Bir veya birkaç arkadaş ile sohbet ederken, iş de yapabilmenin rahatlığını yaşamak.

12- Blogger öncesi Wordpress ile bloglar hazırlamak, arkadaş grupları oluşturmak. Ardından bloglar ile halka açılmak. Kaleminden kan ve bal damlatıp, arada yorumlar da yaparak sosyal medyada yer almaya başlamak. Bol bol iş ve laf üretmek. Lafı daha bolca üretmek. Blog üstüne blog açıp, okuyucuyu da bıktırmak. Tacizlere uğrayıp blog kapamak, sonra yeniden açmak.

13-Twitter’e birkaç defa katılıp, bir halt anlayamayınca boş vermek. Hâlâ, ne işe yarıyor len bu twitter? Diyenler arasında mahsur ve mahzun kalmış olmak.

14- Facebook’tan uzak durmaya çalışıp sonunda ipin ucunu koyuvermek. 3-5-10 derken bir kaç 100 hiç tanımadığı arkadaş edinmek. Sonunda Facebook’a biraz biraz ısınmak. Bu aralar gündemine face'i daha fazla almak.

15- Friendfeed belasına bir kaç kez bulaşıp, geceleri uykusuz kalmak, gereksiz sinir harbi yaşamak ve sonunda FF'i terk etmek.

16-Yahoo Meme, google buzz vb. servislerden bir halt anlamamak. Denemeye bile yeltenmemek. 


17- Formspring. me ye göz kırpmak ama bir türlü hesap açmamak. Tumblr ile ilgilense de bu konuda kararsız kalmak. Paylaşacak resimlerin belden aşağı olmazsa bir işe yaramayacağı gibi bir ön yargı sahibi olmak. Vazcaymak.

18- Tüm bunları yaparken reel arkadaşlarından sürekli şikâyetler almak. Arkadaşların "Lan, niye kendi kendine gülüyon oğlum. Bir yüzümüze bak lan. Kestin iyice muhabbeti ha. Kıçını kaldırsan o koltuktan da, bir ziyaretimize gelsen" türü sitemlerine muhatap olmak.

19- İşlevsel cep telefonlarını bir türlü öğrenemezken sonunda yolculuklar yüzünden pes edip 3g, wap, cepten msn ile tanışmak ve beceremese de kullanır gibi yapmak.

20- Arada kaynamış irili ufaklı birkaç yöntem ve uygulama daha saymak mümkün tabi ki. Neticede boşa geçmiş zamanların yanında, bir kaç iyi dost, arkadaş edinmek. İnsanlarla çeşitli kültürel, edebi veya edepsiz sohbetler yapmak.

Say say bitmiyor bu konular değil mi?
Şahsen sizin de benzer hikâyeleriniz vardır, bundan eminim.

Ben şöyle 10 yıl içerisinde aklıma ve başıma gelenleri bir bir sıralayıverdim. Mutlaka siz de bu listeye "online sohbet programları, sesli chatler, radyo chatler, siber âlemler, çeşitli gruplar, forumlar, sözlükler, itiraf.com'lar" ya da aklınıza gelen bir sürü uygulamaları ekleyebilirsiniz.

Neticede hepsi insanlar tarafından, insanlar için üretilmiş iletişim kanalları. Ama hangisin 21'nci yüzyılın "kendini kalabalıklar içinde yalnız hissetme hastalı"ğına çare bulduğunu sorarsanız, cevabı tabi ki E şıkkı. Hiçbiri.

Ben artık bu işin sonunun nereye varacağını biliyorum.
Uzaylılarla iletişim kuramadık ama en sonunda meleklerle iletişim kuracağımızı düşünüyorum.

Tabi sandığınız gibi, adı melek olan ya da yukarıdaki resimde gördüğünüz hayali fıstıklarla değil. Eğer sonumuz topluca gelirse önce İsrafil’le ardından da Azrail’le. Ondan sonra kabir melekleri, sorgu sual melekleri, huriler, gılmanlar, cehennem zebanileri


Aştık artık olayı hepimiz.
Yanıbaşımızdakilerle giderek uzaklaşsak da, sonunda başkalarıyla iletişimin dibine vuracağız bu gidişle.
Hadi bakalım hayırlısı.


Her insanın iletişim macerası ana karnına tekme attığı anlarla başlar, hişt birader bana bak diye omzunuzu dürten ayıların ana karnındaki o ilk gelişim evresinde kaldığını düşünebilirsiniz çünkü iletişimin ilk yolu dürtmektir. Nitekim facebook’da içimizdeki öküz için dürtme düğmesini koymuştur oraya…

Doğduktan sonra, avazımız çıktığı kadar bağırarak iletişim kurma yolunu deneriz. Gerçi erkeklerin daha o anda bazı hemşirelerin kendilerine gösterdikleri ilgi yüzünden başka bir iletişim yolu daha keşfettikleri söylenirse de inanmayın, laf-ı güzaftır.

Karnımız acıkınca zırlarız. Henüz iletişimin kendisi bir ihtiyaç haline gelmediğinden o yıllarda iletişimi ihtiyaçlarımızın giderilmesinde kullanırız. Nitekim ağlamayan çocuğa meme vermezler sözü oradan gelir.

Zaman geçtikçe biz de büyürüz. Elimizle kolumuzla, orta parmağımızla iletişim kurmayı öğreniriz. Sonrasında ise ağzımız laf yapmaya başlar. Parmağımızla işaret ederek istediklerimizi, dilimizin döndüğünce ifade edip, derdimizi anlatmak için dilimizi kullanmaya başlarız.

Dilimizi kullandığımız farklı bir iletişim kanalı daha olsa da, o cinsel bilgiler dersinin alanına girdiğinden konumuz dışıdır. Altı da üstü de Fransızca demekle yetinelim. Bahsettiğimiz Fransızca'nın da yabancı bir dil olmadığını, kendi dilinizi kullanmanız gerektiğini belirtelim yeter.

Okumayı ve yazmayı, dürtmek ve konuşmaktan sonra öğreniriz. Hangisi önce gelişir bilinmez ama okuyup yazamayanlarımız olduğuna göre demek ki okumayı önce öğreniriz. Bu sayede kitaplar, dergiler, TV'ler, bilgisayarlar ile iletişim kurmayı öğreniriz. Artık bizim için iletişim bir araç olmanın yanında, yavaş yavaş  olmazsa olmaz bir ihtiyaç halini almıştır.

İşte bu fakirin bu aşamalardan sonraki iletişim macerası :

1- Ortaokul’da beğendiği kızlara mektup yazıp, defterlerinin arasına ve paltolarının ceplerine koymak, yazdığı mektupları içine taş sarıp balkonlarına atmak.

2- Yabancı dil ayağına “pen friend” amaçlı kız arkadaş edinmek için yurtdışına mektup atma denemeleri yapmak.

2a- Tmeditasyon teknikleri ile zihinlere ulaşmaya çalışmak. Bir gece önceden yatmadan planlanmış rüyalar görmeye çalışmak.

3- Çeşitli dergi ve gazetelerde şiir, yazı, makale ve fıkralar yazmak. İnsanlara bir şeyler söyleyeyip, meramını anlatmak.

3a- Okuyup, üfleyen bazı hocamsı vatandaşlara takılıp, iyi kötü cinlerle çat pat iletişim kurmak. Öbür âlemden mesajlar almaya çalışmak.

4- Çanak antenler yokken çatılara Yunanistan kanallarını izleyecek antenler kurmak. Elde anten, kiremit tepelerinde deli gibi gezmek.

5- İlk halk bandı telsizimi alsam da elde telsiz “break, break bayan arkadaş arıyorum diyemeyip utanmak” yüzünden telsizleri satmak.

5a- FM radyolar kurup, amatör radyoculuk yapmak. Bunu daha sonra PC üzerinden sürdürüp, MP3 radyoları açmak. Canlı yayınlara çıkmak.

6- Bilgisayarla ve internetle tanışma evresi:
Mirc sohbet programından siyah text metinlerle insanlarla iletişim kurmaya çalışmak. Hoş sohbetlerde söz söylemek, ağustos böceği gibi şiirler yazmak.

7- SWC Superonline Word Club’da bugünün bloglarına benzer sayfalar düzenlemek. İnsanlarla swc kulüp üzerinden letişim kurmak.

8- İlk online sohbet programlarından yeşil çiçekli ICQ ile tanışmak. Küçük icq numaralarının revaçta olduğu ortamlarda insanlarla geyiksel iletişimler kurmak. İcq numarasını ezberlemek yüzünden,  bankada SGK numaram bu diye görevlilerle tartışmak. Sonra, aptal durumuna düşmek.

9-Yahoo Messenger, Aol, odigo vb. programları denemek. Aynı anda birden çok iletişim kanalını kullanarak parmaklarını ve beynini lüzumsuz yere yormak. Sakız çiğnerken yolda da yürüyebilirim, ayaklarım da dolaşmaz diyerek bir nevi multitasking'le övünmek.

10- Msn, SKYPE ile, iş dışında da sohbet amaçlı iletişimler kurmak. Ses ve görüntünün keşfi ile yeni ufuklar, yeni umutlar ve hayal kırıklıkları ile tanışmak. Sormaktan bıktığı bazı şeyleri görerek zıvanadan çıkmak.

11-Gtalk ile mail sayfasından iletişim kurmanın rahatlığını yaşamak. Bir veya birkaç arkadaş ile sohbet ederken, iş de yapabilmenin rahatlığını yaşamak.

12- Blogger öncesi Wordpress ile bloglar hazırlamak, arkadaş grupları oluşturmak. Ardından bloglar ile halka açılmak. Kaleminden kan ve bal damlatıp, arada yorumlar da yaparak sosyal medyada yer almaya başlamak. Bol bol iş ve laf üretmek. Lafı daha bolca üretmek. Blog üstüne blog açıp, okuyucuyu da bıktırmak. Tacizlere uğrayıp blog kapamak, sonra yeniden açmak.

13-Twitter’e birkaç defa katılıp, bir halt anlayamayınca boş vermek. Hâlâ, ne işe yarıyor len bu twitter? Diyenler arasında mahsur ve mahzun kalmış olmak.

14- Facebook’tan uzak durmaya çalışıp sonunda ipin ucunu koyuvermek. 3-5-10 derken bir kaç 100 hiç tanımadığı arkadaş edinmek. Sonunda Facebook’a biraz biraz ısınmak. Bu aralar gündemine face'i daha fazla almak.

15- Friendfeed belasına bir kaç kez bulaşıp, geceleri uykusuz kalmak, gereksiz sinir harbi yaşamak ve sonunda FF'i terk etmek.

16-Yahoo Meme, google buzz vb. servislerden bir halt anlamamak. Denemeye bile yeltenmemek. 


17- Formspring. me ye göz kırpmak ama bir türlü hesap açmamak. Tumblr ile ilgilense de bu konuda kararsız kalmak. Paylaşacak resimlerin belden aşağı olmazsa bir işe yaramayacağı gibi bir ön yargı sahibi olmak. Vazcaymak.

18- Tüm bunları yaparken reel arkadaşlarından sürekli şikâyetler almak. Arkadaşların "Lan, niye kendi kendine gülüyon oğlum. Bir yüzümüze bak lan. Kestin iyice muhabbeti ha. Kıçını kaldırsan o koltuktan da, bir ziyaretimize gelsen" türü sitemlerine muhatap olmak.

19- İşlevsel cep telefonlarını bir türlü öğrenemezken sonunda yolculuklar yüzünden pes edip 3g, wap, cepten msn ile tanışmak ve beceremese de kullanır gibi yapmak.

20- Arada kaynamış irili ufaklı birkaç yöntem ve uygulama daha saymak mümkün tabi ki. Neticede boşa geçmiş zamanların yanında, bir kaç iyi dost, arkadaş edinmek. İnsanlarla çeşitli kültürel, edebi veya edepsiz sohbetler yapmak.

Say say bitmiyor bu konular değil mi?
Şahsen sizin de benzer hikâyeleriniz vardır, bundan eminim.

Ben şöyle 10 yıl içerisinde aklıma ve başıma gelenleri bir bir sıralayıverdim. Mutlaka siz de bu listeye "online sohbet programları, sesli chatler, radyo chatler, siber âlemler, çeşitli gruplar, forumlar, sözlükler, itiraf.com'lar" ya da aklınıza gelen bir sürü uygulamaları ekleyebilirsiniz.

Neticede hepsi insanlar tarafından, insanlar için üretilmiş iletişim kanalları. Ama hangisin 21'nci yüzyılın "kendini kalabalıklar içinde yalnız hissetme hastalı"ğına çare bulduğunu sorarsanız, cevabı tabi ki E şıkkı. Hiçbiri.

Ben artık bu işin sonunun nereye varacağını biliyorum.
Uzaylılarla iletişim kuramadık ama en sonunda meleklerle iletişim kuracağımızı düşünüyorum.

Tabi sandığınız gibi, adı melek olan ya da yukarıdaki resimde gördüğünüz hayali fıstıklarla değil. Eğer sonumuz topluca gelirse önce İsrafil’le ardından da Azrail’le. Ondan sonra kabir melekleri, sorgu sual melekleri, huriler, gılmanlar, cehennem zebanileri


Aştık artık olayı hepimiz.
Yanıbaşımızdakilerle giderek uzaklaşsak da, sonunda başkalarıyla iletişimin dibine vuracağız bu gidişle.
Hadi bakalım hayırlısı.

Çok okunan yazılar