Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
Sen karşıdan gel ben çarşıdan. buluşalım daracık bir sokakta bak ben sana neler diyorum. Belki de heybeli de bir gece mehtaba çıkarız. kaytan bıyıklarımı buruyorum farkında mısın? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sen karşıdan gel ben çarşıdan. buluşalım daracık bir sokakta bak ben sana neler diyorum. Belki de heybeli de bir gece mehtaba çıkarız. kaytan bıyıklarımı buruyorum farkında mısın? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sakız çiğnerken, ayağı dolaşan adam / seçtiklerim-4

10 yorum:
Derler ya hani; Ne olursan ol ama en iyisi ol diye. Ben de ona bir cümle ilave edicem. Ne olursan ol ama yarım olma, tam ol. İster kibar bir beyefendi, ister öküzün önde gideni ol. Ama tam ol, evrimini yarıda bırakma erkek kardeşim. Yarım hoca nasıl dinden, yarım doktor nasıl candan ederse, yarım centilmen de çarşafa dolaştırıyor bu kesin. Hele ben gibi hem sakız çiğneyip, hem de yolda yürüyemeyen (iki işi bir arada yapamayan) birisiyse...


Dedelerimiz, ninelerimiz zamanında çok gördük. Bayanlar, yoldan bir erkek geçiyorsa durur beklerlerdi. Sanki yol üstünlüğü olan araçlar gibi, erkeklerin kadınlar nezdinde bir geçiş üstünlüğü vardı yaya yolundan.


Sonrasında az çok ehliyet aldığımız için biliyorum. Trafik sağdan akıyor. Bunu reel hayata uyguladığımda yolun sağından gidiyorum. Karşıdan gelen de kendi sağından yani benim solumdan geldiği için sorun olmuyordu. Arada bir sorun çıksa da "sağdan git kardeşim" diyebiliyordum.


Arkasından nasıl olduysa centilmenliği keşfettim. Bir bayana yol vereceksin, yer vereceksin, sandalyesini çekeceksin, kapısını açacaksın. Angut gibi bir yere girerken, önden girmeyeceksin. İşin aslı bu da çok anormal değil. Eskiden arkadan gidiyordu kadınlar, şimdi önden. Neticede iyi kötü bir kural var.


Ama yeni nesil işi karıştırdı. Şimdi kim geçicek, kim geçirecek belli değil. İlişkiler unisex'leşti. Öküz gibi sevgilim var ama ondan çok hoşlanıyorum diyebiliyor kızlar. Aynı şekilde nezaketi zayıflık ve abartı, özeni yağcılık olarak görebiliyorlar da. Hal böyle olunca da kurulu düzenler yıkılıyor. Geçiş üstünlüğü teorileri, allak bullak oluyor. Ne kadın erkeğe, ne de erkek kadına hürmet ediyor veya tam tersi oluyor. Herkes birbirine hürmet edecek, yol verecek derken, işin .oku çıkıyor...


Örneğin: Daracık bir çıkmaz sokakta yürüyorum. Karşıdan gelen bayanın durumuna göre pozisyon almam gerekiyor:


Gelen orta yaş üzerinde bir teyzeyse, o bana yol verecek kesin. Azıcık da yüzünü çevirecek. Demek ki ben de başımı öne eğip, efendice yoluma devam etmeliyim.
Yaşı yerinde olsa da; biraz rahat giyimli bir teyzeyse yol verilmesini bekleyecek. Gerek laik değerleri korumak adına, gerek o menopoza girmesin diye mecburen gerektiği yerde durup, reverans bile yapmalıyım buyrun diyerek.


Gençlerde ise çok sorun olmaz. Türbanlısı da, düşük bellisi de nasıl olsa seni iplemeyecek. Bodoslama üzerine gelecek. Bu yüzden münasipse bir kenara çekilirken, çaktırmadan da bir bakış atabilirsin. Nasıl olsa sen bakmazsan da onlar sana bakıyor olacak. En azından moruğa bak öküz gibi bakıyor diyebilmek için bile yapabilirler bunu. Sen de "memleket çok bozulmuş, gençlerde saygı kalmamış, eskiden böyle miydi azizim" diyebilme fırsatını yakalarsın. Fena mı?


Şimdi asıl sorun yaşıtlarında. Hani sen gibi iki kuşak ve iki kültür arasında kalmışlarda. İşte onlarla yaşayabilirsin problemin kralını. İhtimal karşı karşıya kaldığınızda o da mahcup olacak. Sağa mı geçse, sola mı geçse şaşıracak. Sen ona nezaket olsun diye davranırken (o da yolunu değiştireceği için) neredeyse yol kesen eşkiya konumuna düşeceksin. Hele daha fazla utangaçsa karşındaki, bu tip kazaların peşpeşe yaşanması mümkün...


Belki de yaşıtın olmasına rağmen, özgüveni yüksek ve biri bana gelsin, yol versin, selam versin. eğilsin hürmet etsin modlarında dolaşan bir hanfendiye rastlayacaksın. Böylece yol verme konusunda yaşadığın şapşallık onu mutlu bile edebilir. Arkadaşlarına "Kızz.. Bir denyoya rastladım. Eli ayağına dolaştı. Demek ki; hala çekiciyim güzelim" deme fırsatını ona vereceksin ve orta yaş bunalımına bir yaş daha geç girecek sayende.


Eee... Bir de daracık çıkmaz sokakta taciz korkusu ya da fantezisi (oluyor mu ki lan?) yaşayan bir kadınsa karşına çıkan. İşte şimdi yandı gülüm keten helva! Ayıkla pirincin taşını. Çünkü zaten sen köşeden çıkıverdiğinde; (o her türlü riski hesaplamaya başlamış bir pimpirikli ruh halinde olduğundan) bir yol verme çelişkisi yaşar da sen geçicen, ben geçicem durumu oluşursa artık "imdat zapıkkkk" diye mi bağırır yoksa çantasını açar "biber gazını" yüzüne boca mı eder orasını bilemezsin.


Ya da heyecandan eli ayağına dolaşır. Buyrun hanımefendi, siz geçin derken gözleriniz kesişir. Belki o mendilini düşürür, sizde alıp repliğinizi söylersiniz. "Mendilinizi düşürdünüz hanımefendi" diyerek. O da gözleri çakmak çakmak size "Kâtibime kolalı da gömlek nasıl yakışır" türünden şarkılar söyleyecekmiş gibi bakar. Belki de çarpışırken dudaklarınız kazara birbirine değer "nayır, nolamaz " nidaları arasında, aranızda büyük bir aşkın ilk tohumları atılır...


Gülmeyin be!..
Napim? Adım Hıdır, elimden gelen budur...
Derler ya hani; Ne olursan ol ama en iyisi ol diye. Ben de ona bir cümle ilave edicem. Ne olursan ol ama yarım olma, tam ol. İster kibar bir beyefendi, ister öküzün önde gideni ol. Ama tam ol, evrimini yarıda bırakma erkek kardeşim. Yarım hoca nasıl dinden, yarım doktor nasıl candan ederse, yarım centilmen de çarşafa dolaştırıyor bu kesin. Hele ben gibi hem sakız çiğneyip, hem de yolda yürüyemeyen (iki işi bir arada yapamayan) birisiyse...


Dedelerimiz, ninelerimiz zamanında çok gördük. Bayanlar, yoldan bir erkek geçiyorsa durur beklerlerdi. Sanki yol üstünlüğü olan araçlar gibi, erkeklerin kadınlar nezdinde bir geçiş üstünlüğü vardı yaya yolundan.


Sonrasında az çok ehliyet aldığımız için biliyorum. Trafik sağdan akıyor. Bunu reel hayata uyguladığımda yolun sağından gidiyorum. Karşıdan gelen de kendi sağından yani benim solumdan geldiği için sorun olmuyordu. Arada bir sorun çıksa da "sağdan git kardeşim" diyebiliyordum.


Arkasından nasıl olduysa centilmenliği keşfettim. Bir bayana yol vereceksin, yer vereceksin, sandalyesini çekeceksin, kapısını açacaksın. Angut gibi bir yere girerken, önden girmeyeceksin. İşin aslı bu da çok anormal değil. Eskiden arkadan gidiyordu kadınlar, şimdi önden. Neticede iyi kötü bir kural var.


Ama yeni nesil işi karıştırdı. Şimdi kim geçicek, kim geçirecek belli değil. İlişkiler unisex'leşti. Öküz gibi sevgilim var ama ondan çok hoşlanıyorum diyebiliyor kızlar. Aynı şekilde nezaketi zayıflık ve abartı, özeni yağcılık olarak görebiliyorlar da. Hal böyle olunca da kurulu düzenler yıkılıyor. Geçiş üstünlüğü teorileri, allak bullak oluyor. Ne kadın erkeğe, ne de erkek kadına hürmet ediyor veya tam tersi oluyor. Herkes birbirine hürmet edecek, yol verecek derken, işin .oku çıkıyor...


Örneğin: Daracık bir çıkmaz sokakta yürüyorum. Karşıdan gelen bayanın durumuna göre pozisyon almam gerekiyor:


Gelen orta yaş üzerinde bir teyzeyse, o bana yol verecek kesin. Azıcık da yüzünü çevirecek. Demek ki ben de başımı öne eğip, efendice yoluma devam etmeliyim.
Yaşı yerinde olsa da; biraz rahat giyimli bir teyzeyse yol verilmesini bekleyecek. Gerek laik değerleri korumak adına, gerek o menopoza girmesin diye mecburen gerektiği yerde durup, reverans bile yapmalıyım buyrun diyerek.


Gençlerde ise çok sorun olmaz. Türbanlısı da, düşük bellisi de nasıl olsa seni iplemeyecek. Bodoslama üzerine gelecek. Bu yüzden münasipse bir kenara çekilirken, çaktırmadan da bir bakış atabilirsin. Nasıl olsa sen bakmazsan da onlar sana bakıyor olacak. En azından moruğa bak öküz gibi bakıyor diyebilmek için bile yapabilirler bunu. Sen de "memleket çok bozulmuş, gençlerde saygı kalmamış, eskiden böyle miydi azizim" diyebilme fırsatını yakalarsın. Fena mı?


Şimdi asıl sorun yaşıtlarında. Hani sen gibi iki kuşak ve iki kültür arasında kalmışlarda. İşte onlarla yaşayabilirsin problemin kralını. İhtimal karşı karşıya kaldığınızda o da mahcup olacak. Sağa mı geçse, sola mı geçse şaşıracak. Sen ona nezaket olsun diye davranırken (o da yolunu değiştireceği için) neredeyse yol kesen eşkiya konumuna düşeceksin. Hele daha fazla utangaçsa karşındaki, bu tip kazaların peşpeşe yaşanması mümkün...


Belki de yaşıtın olmasına rağmen, özgüveni yüksek ve biri bana gelsin, yol versin, selam versin. eğilsin hürmet etsin modlarında dolaşan bir hanfendiye rastlayacaksın. Böylece yol verme konusunda yaşadığın şapşallık onu mutlu bile edebilir. Arkadaşlarına "Kızz.. Bir denyoya rastladım. Eli ayağına dolaştı. Demek ki; hala çekiciyim güzelim" deme fırsatını ona vereceksin ve orta yaş bunalımına bir yaş daha geç girecek sayende.


Eee... Bir de daracık çıkmaz sokakta taciz korkusu ya da fantezisi (oluyor mu ki lan?) yaşayan bir kadınsa karşına çıkan. İşte şimdi yandı gülüm keten helva! Ayıkla pirincin taşını. Çünkü zaten sen köşeden çıkıverdiğinde; (o her türlü riski hesaplamaya başlamış bir pimpirikli ruh halinde olduğundan) bir yol verme çelişkisi yaşar da sen geçicen, ben geçicem durumu oluşursa artık "imdat zapıkkkk" diye mi bağırır yoksa çantasını açar "biber gazını" yüzüne boca mı eder orasını bilemezsin.


Ya da heyecandan eli ayağına dolaşır. Buyrun hanımefendi, siz geçin derken gözleriniz kesişir. Belki o mendilini düşürür, sizde alıp repliğinizi söylersiniz. "Mendilinizi düşürdünüz hanımefendi" diyerek. O da gözleri çakmak çakmak size "Kâtibime kolalı da gömlek nasıl yakışır" türünden şarkılar söyleyecekmiş gibi bakar. Belki de çarpışırken dudaklarınız kazara birbirine değer "nayır, nolamaz " nidaları arasında, aranızda büyük bir aşkın ilk tohumları atılır...


Gülmeyin be!..
Napim? Adım Hıdır, elimden gelen budur...

Çok okunan yazılar