Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
şimdilerde andropoz veriyoruz a.q etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şimdilerde andropoz veriyoruz a.q etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sonunda bu da oldu ya...

2 yorum:

Duygusal bir çocuk olduğumdan ve vaktiyle çok Yeşilçam filmine ablaların yanında beleş gitmişliğimden "sulu göz" bir adamımdır. Duygusal iniş çıkışlarım yıl içerisinde tölere edilebilir seviyelerde seyreder ve genelde baş edebildiğim bir durumdur.

Gençliğimde "Kürkü için öldürülen Foklara, ABD'nin yediği boklara ve zulüm gören halklara" ağlamışlığım var. Bu duygusal durumun "bahar" geldiğinde azdığına veya bir periyoda bağlı olduğuna dair bir his de var içimde. Gerçi rahmetli babam "bizim oğlanın aybaşı tuttu yine" diyerek bunu çok iyi özetlese de bu duygusal iniş çıkışlar sanatçı yüreğimi çok yoruyor son zamanlarda.

Derken bir de buna ufak yollu bir depresyon eklenince olan oldu anlayacağın aziz okuyucu. "Sevgilim beni eskisi kadar sevmiyor'la başlayıp, lan göbekten mi gözükmüyor bu çocuğun başı adlı cinsel kaygı belirtileri içeren klip" ile devam eden süreç sonunda, iyice psikopata bağladım evlerden ırak.

Sabah başka, akşam başka bir ruh hali, karşıdakinin ses tonundan, huyuna suyuna her gün gördüğüm davranışına takma durumları, üşüme, terleme, sıkıntı basması, hafakanlar, korkular, kaygılar, şüpheler de eklenince bir güzel işin boku çıktı.

Erken yatıyorum uykuya doymuyorum. Geç yatıyorum, uyuyasım gelmiyor. Kuruyemişin çıtırına merak sarıp, saçlarıma düşen akları, tararken kelimi gizliyorum. Yeni nesil pop şarkıcılar dinlemeye merak sarıyorum. Hiç olmadığım kadar görünüşümü önemsiyorum ama öte yandan parmağımı oynatasım gelmiyor. Yaptığım işten de, çişten de bir haz almıyorum derken hayırlısıyla "Andropoz'a" girmişiz.

Zaten yaş 40+ lara girince şüphelenmek lazımdı, geç bile kaldı arkadaş. İşin kötüsü ben bu hali anlayana kadar eş, dost, arkadaş, sevgili derken birçok insanın kalbini kırdım geçirdim bu arada. Aferin bana değil mi. E ne bileyim ben, avuç avuç badem yemem gereken bir döneme girdiğimi. Hayırlı olsun.

Şimdi "kimse beni sevmiyor" diyerek triplere giren, selam verene fırça atan abileri daha iyi anlıyorum. Alışacağız ne yapalım. Ölümlü dünya. Yaşamak da yaşlanmak da kader. Saçlar ağarıyor, göbekler büyüyor, boy-lar kısalıyor. Vitamin ve enerji içeceği ihtiyacı baş gösteriyor:)

İşin kötüsü insan sevdiğini üzüyor farkında olmadan. Hele bir de işin sanal boyutu varsa o arkadaşların işi reelden daha zor. Yok, telefona geç cevap verdin diye trip yapmalar, yok Face'de laf sokmalar. Yok, Msn'de gizlenip saklanmalar. Üzüntüler, sıkıntılar, kalp kırmalar, incitmeler...

O dediğimden bende yok ama "amama koyim" :(

Duygusal bir çocuk olduğumdan ve vaktiyle çok Yeşilçam filmine ablaların yanında beleş gitmişliğimden "sulu göz" bir adamımdır. Duygusal iniş çıkışlarım yıl içerisinde tölere edilebilir seviyelerde seyreder ve genelde baş edebildiğim bir durumdur.

Gençliğimde "Kürkü için öldürülen Foklara, ABD'nin yediği boklara ve zulüm gören halklara" ağlamışlığım var. Bu duygusal durumun "bahar" geldiğinde azdığına veya bir periyoda bağlı olduğuna dair bir his de var içimde. Gerçi rahmetli babam "bizim oğlanın aybaşı tuttu yine" diyerek bunu çok iyi özetlese de bu duygusal iniş çıkışlar sanatçı yüreğimi çok yoruyor son zamanlarda.

Derken bir de buna ufak yollu bir depresyon eklenince olan oldu anlayacağın aziz okuyucu. "Sevgilim beni eskisi kadar sevmiyor'la başlayıp, lan göbekten mi gözükmüyor bu çocuğun başı adlı cinsel kaygı belirtileri içeren klip" ile devam eden süreç sonunda, iyice psikopata bağladım evlerden ırak.

Sabah başka, akşam başka bir ruh hali, karşıdakinin ses tonundan, huyuna suyuna her gün gördüğüm davranışına takma durumları, üşüme, terleme, sıkıntı basması, hafakanlar, korkular, kaygılar, şüpheler de eklenince bir güzel işin boku çıktı.

Erken yatıyorum uykuya doymuyorum. Geç yatıyorum, uyuyasım gelmiyor. Kuruyemişin çıtırına merak sarıp, saçlarıma düşen akları, tararken kelimi gizliyorum. Yeni nesil pop şarkıcılar dinlemeye merak sarıyorum. Hiç olmadığım kadar görünüşümü önemsiyorum ama öte yandan parmağımı oynatasım gelmiyor. Yaptığım işten de, çişten de bir haz almıyorum derken hayırlısıyla "Andropoz'a" girmişiz.

Zaten yaş 40+ lara girince şüphelenmek lazımdı, geç bile kaldı arkadaş. İşin kötüsü ben bu hali anlayana kadar eş, dost, arkadaş, sevgili derken birçok insanın kalbini kırdım geçirdim bu arada. Aferin bana değil mi. E ne bileyim ben, avuç avuç badem yemem gereken bir döneme girdiğimi. Hayırlı olsun.

Şimdi "kimse beni sevmiyor" diyerek triplere giren, selam verene fırça atan abileri daha iyi anlıyorum. Alışacağız ne yapalım. Ölümlü dünya. Yaşamak da yaşlanmak da kader. Saçlar ağarıyor, göbekler büyüyor, boy-lar kısalıyor. Vitamin ve enerji içeceği ihtiyacı baş gösteriyor:)

İşin kötüsü insan sevdiğini üzüyor farkında olmadan. Hele bir de işin sanal boyutu varsa o arkadaşların işi reelden daha zor. Yok, telefona geç cevap verdin diye trip yapmalar, yok Face'de laf sokmalar. Yok, Msn'de gizlenip saklanmalar. Üzüntüler, sıkıntılar, kalp kırmalar, incitmeler...

O dediğimden bende yok ama "amama koyim" :(

Çok okunan yazılar