Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
çok olsun isterse bok olsuna nerden geldik biz böyle etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çok olsun isterse bok olsuna nerden geldik biz böyle etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Herşeyin OKunu çıkarmadık mı YAYından

6 yorum:


Hızla tüketilen değerler üretiyoruz. Her gün bir şarkıcı hit oluyor. Yoluna deve kesesimiz geliyor, ölüp bitiyoruz ama bir Sezen AKSU daha çıkmıyor.

Çarşı pazar, alışveriş merkezlerinde rengârenk cicili, bicili kıyafetler. Kıçımıza giyeceğimiz dondan, başımızın şapkasına kadar her türlü ürün vitrinleri, rafları süslüyor.

Çocuk giyimi inanılmaz güzel, kadın iç giyimi baş döndürücü, erkekler için de değişik seçenekler mevcut ama hiç biri RUHUMUZU ısıtmıyor. Üç günde bıkıyoruz.

Kitapçılara girmeye korkuyorum. Her biri İskenderiye Kütüphanesi mübarek. Her köşe başında bir yazar kitabını imzalıyor. Herkes moda olan kitabı tüketmek peşinde.

Kütüphanesine cildinin rengine göre kitap seçenlerden, herkesin okuduğunu okumaya meraklı bir nesil türedi. Özellikle yabancı eserlerin tercümesi edebi değerden yoksun bilgisayar monotonluğunda ve ruhsuz.

Orhan PAMUK Nobel aldı ama onu kimse okumuyor. Okunanlarımız ortada, herkes günübirlik ÜN peşinde ama bir Yaşar KEMAL daha çıkmıyor.

İnternet edebiyatı aldı başını gidiyor. Her gün yüzlerce blog açılıyordu. Şimdi olay tweetlere düştü. Çok sınırlı kelimelerle konuşuyoruz. Bazılarımız HİT-MAN oldu, zart zurt deseler okumadan elimiz BEĞEN tuşuna gidiyor. Kakara kikiri yuvarlanıp gidiyoruz.

Sanal âlemden edebiyat dünyasına bir Pucca, bir Sami, bir HBB kazandırabildiğimizle seviniyoruz. Gerisi gelecek mi sanmıyorum. Zaten blog yazarları yazmayı bu denli azaltmışken, kim kimi okuyacak merak ediyorum. Pek Çok’uz ama HİÇ yokuz aynı zamanda.

Eczanelerde bin bir çeşit ilaç. Her birinin adı değişik etken maddeleri neredeyse benzer. Değişik ad ve fiyatlarla değişik renkli ambalajlarda satılıyor. Ama hiçbirisi ASPİRİN’İN yerini tutmuyor.

Al takke ver külah. Bütün hastalıkların adı değişti. Stres, reflü daha neler icat edilmedi ki. Dertlerimize çareyi psikologlarda arıyoruz. Oysa kalabalıklar içindeki YALNIZLIĞIN REÇETESİNİ yazacak doktor mezun olmadı henüz fakültesinden.

Örgütlü toplum ayağına örgütler sardı etrafımızı. Üniversiteliler gruplaşıyor. Dindarlar cemaatleşiyor. Irkçı söylemler hala prim yapıyor. Kürtçe sorunu çözdük derken, arkadaşlar bayrak istiyor, özerklik istiyor, olmadı Kürtçe şarkı söylemedi diye adam vuruyor.

Öte yanda 13 tane yurttaşın cesedi çıkıyor toprak altından kimsenin GIK’I çıkmıyor. Parti liderlerinin, cemaat önderlerinin seks kasetleri site kapattırıyor. Özgürlükler diz boyu, ÇAMUR gırtlağa kadar.

At izi, it izine karışmış. Kimin eli kimin cebinde belli değil, insanlar ilişkilerinde duyarsız. Aşklar kısa süreli bir kaç kelimenin ezbere söylenmesinden, çiçeklilerde üç kuruşluk gülle bilmem kaç liralık orkide ile kız tavlamaktan ibaret. Kızlar için de durum farklı değil, anlık ilişkiler, bir zamanlar dalga geçtiğimiz DÜZEYLİ BİRLİKTELİKLERİ mumla aratır duruma gelmiş.

Yakında bütün çocuklar, baba bir kardeş olacak kadar bir karmaşa içinde ilişkilerimiz...

Herkes yazar, herkes şair, herkes ünlü bir aktris, gitarı kapan youtube de müzisyen, OKAN’A BEYAZ’A izleyici olan konuk olmuş triplerinde. Hepimizin elinde tweet atabileceğimiz telefonlar.

Nerde çokluk? Hemen hemen her yerde ve o her yerde hiçbir şeyin kalitesi yok gibi bir şey. Nostalji özlemi mi bilmem yaşadığım duygu. İnsan öğütülüyor her yerde. En başta biz kendimiz ömrümüzü PC başında tüketiyoruz.

Tamam, eskiden her şey daha iyiydi geyiği yapmıyorum ama ne oluyor bize böyle beee???


Hızla tüketilen değerler üretiyoruz. Her gün bir şarkıcı hit oluyor. Yoluna deve kesesimiz geliyor, ölüp bitiyoruz ama bir Sezen AKSU daha çıkmıyor.

Çarşı pazar, alışveriş merkezlerinde rengârenk cicili, bicili kıyafetler. Kıçımıza giyeceğimiz dondan, başımızın şapkasına kadar her türlü ürün vitrinleri, rafları süslüyor.

Çocuk giyimi inanılmaz güzel, kadın iç giyimi baş döndürücü, erkekler için de değişik seçenekler mevcut ama hiç biri RUHUMUZU ısıtmıyor. Üç günde bıkıyoruz.

Kitapçılara girmeye korkuyorum. Her biri İskenderiye Kütüphanesi mübarek. Her köşe başında bir yazar kitabını imzalıyor. Herkes moda olan kitabı tüketmek peşinde.

Kütüphanesine cildinin rengine göre kitap seçenlerden, herkesin okuduğunu okumaya meraklı bir nesil türedi. Özellikle yabancı eserlerin tercümesi edebi değerden yoksun bilgisayar monotonluğunda ve ruhsuz.

Orhan PAMUK Nobel aldı ama onu kimse okumuyor. Okunanlarımız ortada, herkes günübirlik ÜN peşinde ama bir Yaşar KEMAL daha çıkmıyor.

İnternet edebiyatı aldı başını gidiyor. Her gün yüzlerce blog açılıyordu. Şimdi olay tweetlere düştü. Çok sınırlı kelimelerle konuşuyoruz. Bazılarımız HİT-MAN oldu, zart zurt deseler okumadan elimiz BEĞEN tuşuna gidiyor. Kakara kikiri yuvarlanıp gidiyoruz.

Sanal âlemden edebiyat dünyasına bir Pucca, bir Sami, bir HBB kazandırabildiğimizle seviniyoruz. Gerisi gelecek mi sanmıyorum. Zaten blog yazarları yazmayı bu denli azaltmışken, kim kimi okuyacak merak ediyorum. Pek Çok’uz ama HİÇ yokuz aynı zamanda.

Eczanelerde bin bir çeşit ilaç. Her birinin adı değişik etken maddeleri neredeyse benzer. Değişik ad ve fiyatlarla değişik renkli ambalajlarda satılıyor. Ama hiçbirisi ASPİRİN’İN yerini tutmuyor.

Al takke ver külah. Bütün hastalıkların adı değişti. Stres, reflü daha neler icat edilmedi ki. Dertlerimize çareyi psikologlarda arıyoruz. Oysa kalabalıklar içindeki YALNIZLIĞIN REÇETESİNİ yazacak doktor mezun olmadı henüz fakültesinden.

Örgütlü toplum ayağına örgütler sardı etrafımızı. Üniversiteliler gruplaşıyor. Dindarlar cemaatleşiyor. Irkçı söylemler hala prim yapıyor. Kürtçe sorunu çözdük derken, arkadaşlar bayrak istiyor, özerklik istiyor, olmadı Kürtçe şarkı söylemedi diye adam vuruyor.

Öte yanda 13 tane yurttaşın cesedi çıkıyor toprak altından kimsenin GIK’I çıkmıyor. Parti liderlerinin, cemaat önderlerinin seks kasetleri site kapattırıyor. Özgürlükler diz boyu, ÇAMUR gırtlağa kadar.

At izi, it izine karışmış. Kimin eli kimin cebinde belli değil, insanlar ilişkilerinde duyarsız. Aşklar kısa süreli bir kaç kelimenin ezbere söylenmesinden, çiçeklilerde üç kuruşluk gülle bilmem kaç liralık orkide ile kız tavlamaktan ibaret. Kızlar için de durum farklı değil, anlık ilişkiler, bir zamanlar dalga geçtiğimiz DÜZEYLİ BİRLİKTELİKLERİ mumla aratır duruma gelmiş.

Yakında bütün çocuklar, baba bir kardeş olacak kadar bir karmaşa içinde ilişkilerimiz...

Herkes yazar, herkes şair, herkes ünlü bir aktris, gitarı kapan youtube de müzisyen, OKAN’A BEYAZ’A izleyici olan konuk olmuş triplerinde. Hepimizin elinde tweet atabileceğimiz telefonlar.

Nerde çokluk? Hemen hemen her yerde ve o her yerde hiçbir şeyin kalitesi yok gibi bir şey. Nostalji özlemi mi bilmem yaşadığım duygu. İnsan öğütülüyor her yerde. En başta biz kendimiz ömrümüzü PC başında tüketiyoruz.

Tamam, eskiden her şey daha iyiydi geyiği yapmıyorum ama ne oluyor bize böyle beee???

Çok okunan yazılar