Yalanın bünyede kişisel gelişimi - I


İlk ne zaman yalan söylediğimi hatırlamaya çalışıyorum.

Sanırım küçükken yatağı ıslatıp durduğum zamanlardı. Annemin sabrının tükenip "bir daha yatağa işersen yakarım onu" dediği günlerde "şeyi" kurtarmak için sabah "anne daha uykum var yeaaa" diyerek çarşafın kurumasını beklediğim zamanlardı yalanla ilk tanışmam.

Demek ki neymiş ; "En değerli hazinenden mahrum kalma korkusu" insanı yalana iten başlıca sebepmiş.

Pek kronolojik gitmese de annemin bakkala ekmek almak için camdan attığı kağıt paranın asma yaprakları arasında kayboluk gittiği gün de ikinci yalan söyleyişim olsa gerek. Daha doğrusu ne hikmettir bilmem o para iki kat yukarıdaki pencerenin camından aşağı hiç inmedi ve ben ne kadar arasam da hiç bulamadım ama annem hep o parayı iç ettiğime inandı. Ben de sonunda karakol tipi baskılara dayanamayıp "iç ettiğimi" itiraf ettim. 

Demek ki neymiş ; "doğru söylemek işe yaramadığı zamanlarda" yalan bir kurtuluş reçetesiymiş. Ben o gün bugün ilk sorulduğunda doğruyu söylerim insanlara ona inanmazlarsa ki inanmazlar; "artık istediğim kadar" yalan söyleyebilirim.

İlkokulda zengin arkadaşlar okula bir ton harçlıkla gelip, ona buna hediyeler alarak karizma yaptığında kızlara duyulan eziklik duygusunu bastırmak için babamın cebine daldığımı hatırlıyorum. Ancak şanslıymışım ki o gün, o cepte para sayılı bir miktarmış ve saçıp savurup, kızlara hediye almama rağmen harcayamadığım o paranın (üstünü saklayacak yer de bulamadığımdan) bir kaç tokatta yakayı ele vermişim. Yoksa bugünlerde profesyonel bir "hırsız" olmak işten değil di belki de. Bir de dua ettiğim o gün "dergi parası" yalanımın iyi ki doğru olmadığı. Yoksa doğru söyleyip, sopa yemek bünyede tahribata yol açabilirdi.

Demek ki neymiş; "zor oyunu bozar, insan sopayı yediğinde doğruyu bulur ya da en yakın yalanı doğru kabulleniverirmiş."

Çamaşırın kalmadı körolmayasıca, "bu gün de okula kilotsuz git bakalım" denilip, beyaz sünnet pantalonuyla okula gittiğinde "Şşi.. İbram senin içinde don mu yok? " diyen kız arkadaşına "Ne alaka kızım, süper ince kilot bu, İzmir'den hediye geldi" yersen, numarasını çekip ondan sonra teneffüslere çıkmadan, sıradan kalkmadan günü bitirdiğinde; yalanını sağlam kazığa bağlamak gerektiğini öğreniyor insan.



Demek ki neymiş; "insanın içi görünecek kadar şeffafsa, yalan söylememeliymiş. Ya da içini veya kıçını örtecek güzel yalanlar bulabilmeliymiş."

Yine günlerden bir gün okulda sigara içen çocuklar yakalanıp tahtaya dizildiğinde, "İbram'da aramızdaydı" o niye sopa yemiyor diye sorulduğunda canla başla "-Hayııııır İbram yoktu" diyen kızların gazı ile "Ben içmedim Örtmenim!" desem de dişimin arkasındaki "sarı leke"yi gizleyemediğimden yediğim sopa ile gerçeği bulmuştum. 

Demek ki "Kızlar için yalan söylenir miş" Hele onlar motive ederse insan bülbül gibi yalan söyleyebilirmiş. Ancak ayak izleri ve "sarı leke"leri gizlemek pek mümkün olmayabilirmiş.

Sevgili takıldığın kız ortaokulda seni ekip üst sınıflarla çıkmaya başladığında yutkunarak "biz ayrıldık yeaa" demek zorunda kalınabiliyor. Nispet olsun diye alelacele bulduğun kara kuru bir kız arkadaşla çıkıp, "Sevim çok daha güzel oluumm" diyebiliyorsun. Yalanına kargalar bile gülse de, insan o acıyı ve ezikliği üstünden atabilmek için buna kendini inandırmak istiyor..

Demek ki "eziklik duygusu" insanı yalana itebilirmiş. Yalan biraz da, güzeli çirkin, çirkini güzel gösterebilmekmiş.

Duygusal bir çocuk olduğumu ve iyi kompozisyonlar yazdığımı keşfettiğimde; "Başınızdan geçen ilginç bir anı" konu başlıklı ödeve, "Yeşilçam" filmlerini aratmayacak bir senaryo ile cevap vermiştim. Öyle beğenilmişti ki; ödevim ve ben bütün okulda sınıf sınıf gezdirilip, bunu okumam istenmişti.  Bu erken ulaşılmış şöhret, beni daha güzel yalanlarla kurgulanmış öyküler yazmaya itmişti. Öyle ki, "bu yalan kompozisyonu nasıl yazdığımı anlatan" bir başka kompozisyon bu kez Lise'de aynı ilgiyi görerek beni bile şaşırtmıştı.

Demek ki "yalan sanat içindir" denilebilirmiş. İnsan yalan söyleyip durdukça, yüzü yırtılıp, kendini "sanatçı" gibi hissedebilirmiş.

                                                                                                                                                SÜRECEK
Bu yazıyı paylaş: :

4 Yorum var:

  1. yalan sanat için midir yoksa dötü kurtarmak için midir tartışmasında sen safını belli etmişsin ipram abi teşekkürler ellerine sağlık:)

    YanıtlaSil
  2. kaçanın anası ağlamamış :p

    YanıtlaSil
  3. Bu yazıyı sonuna kadar zevkle okudum.

    YanıtlaSil
  4. Nedense çok inandırıcı buldum:)

    YanıtlaSil

Buraya yorum yazabilirsiniz. Niye yazmıyorsunuz?

Çok okunan yazılar